Sade ol, sade olmaya çalışma, sade ol.
İmkansız görünüyor sade olmak. Çünkü çaba gösterdiğiniz anda o çaba gösterdiğiniz şeyin iki tarafına da sahip olmuş oluyorsunuz. İyi olmaya çalışıyorsanız kötüye de sahipsiniz çünkü. Daha iyi olabilecekseniz bir önceki haliniz ondan daha az iyi olduğu için daha iyiye kıyasen önceki haliniz kötüdür. Çaba olduğu sürece "sade, sıfır, eşit, tarafsız, renksiz" olamıyorsunuz.
Büyüklerin sade dondurma sevmesi burdan mı geliyor acaba?
Tamam, şaka bir yana, bu bir okuma biçimidir. Etrafınızda güçlü, güzel, zeki, fiyakalı, alımlı, çekici olarak ne gözüküyorsa aslında içinde tam zıttını barındırması... Bunu okuyabilmek çok önemli.
Bu aslında bir mucize. Kötü, eksik, aciz, hatta berbat yönlerine rağmen insanın ya da diğer tüm varlığın, böylesine güzellikler sunabilmesi, her şeyi unutup unutturabilmesi, bir anlığına da olsa sizi harekete devam ettirebilmesi, zihninizde farklı ve güzel frekansları uyandırıp uyarması, evet mucize.
Tek başına iyi olsaydı mucize olmazdı. Tek başına kötü olsaydı da mucize olmazdı. Birbirine rağmen devam edebilenler mucizedir. Mucizenin acziyet ile alakası vardır.
Asıl güzelliğe gelelim. Estetik anlamında değil, mükemmel anlamında da değil bu güzellik. En iyi şekilde "sadelik" olarak tanımlayabiliyorum. Ya hiçbir şeydir o ya da her şeyi tamamlamış olandır. Bizimle ya da gösterdiğimiz çabalarla bir alakası yoktur ama ondan eminim.
Yine de çaba göstermemek de değildir sadelik. Çünkü içerisinde bir çeşit tembellik barındırdığı için onda da çaba vardır. Pasif çaba ve aktif çaba bizi sadelikten uzaklaştırabilir. Zıtları olabildiğince kendinde toparlamak ise bir bakıma risk almaktır. İman risk işidir. Günah mümkündür. Tövbe edip bolca çalışmak gereklidir. Neticede, bir tek varlık dışında, hiçbirimiz sade değiliz, olamayız.
Oğuz AKINCI
YORUMLAR