Oğuz Akıncı

Oğuz Akıncı


Ruhi Atoğlu a.k.a El-Panik

18 Kasım 2021 - 18:26

Aman, kendinizi saklayın.

Her gece aklınıza varlığın sırrını çözdüğünüzü düşündürecek aforizmalar ya da taşı bile çatlatacak espriler mi geliyor? Not almaya başlamayın. Onlar yerinde güzel. Çünkü, muhtemelen ilk gece aldığınız not, "Dracula, bahçedeki kurbağalarına attığı kanlı canlı bir sinekti ve ağzından peydah olan her kelimenin ucuna iliştirdiği 'd' harfi ile sabahleyin Hinduların bile nefret edeceği ineğinden sağdığı beyaz renkli gıda ile hazırladığı lor peyniri kadar lorddu onun için." gibi anlamsız bir cümle olacak. Anlamsız değil mi? Hah ha. Ve ikinci günden sonrasında artık kendinizi daha düzgün ve anlaşılır bir cümle için şartlandırmış olacaksınız. Daha önceden düşündüğünüz şeyler sizi geceleri uyandıracak. Biyolojik saatinizi zamanın dışına çıkarmaya çalışan şeytani bir yok ediciyle karşı karşıyasınız.

29 harfe sıkışmış itiraflarınızla sayıları sayabildiğiniz kadar özgün, sayılara sığabildiğiniz kadar özgürsünüz. Bu sınırları aşmanın en şanlı yolu önce kuralları bilmek, sonra onları meleke haline getirmek ve son olarak eşi benzeri görülmemiş yeni örüntüler oluşturmak, tüm varlığı şaşkına çevirmek.

Tabii bizler kuralları çoktan öğrenmiş, öğütmüş ve nice öğretileri dövmüş bu acayip adamdan el almak üzereyiz. İşin sonunda aldığımız el bir parmak hareketi de olabilir. Salgıladığımız adrenalini varın buradan siz düşünün.

Ah şu Uzak Doğu'lu, sağ duyulu gençler... Sahte sifulardan bile feyz alıyorlarsa Anadolu'da neler olur bu adamlardan...

Limanı tuzladıktan sonra sandalla başka skandallara yol açmak için iki ileri bir geri, şehrin batı yakasına doğru yola çıkmıştık. Biraz şekerlemeye ihtiyacım vardı. Fakat Alaman Bey'de uyku nerede? Gençliği gibi geçmişe karışıp gitmiş... Bense kızı bile unutmaya yüz tutturacak tatlı bir siestanın eşiğinde, beşikte sallanmaktayım. Ah Mia... Mia Miyav'ım benim... Üç gün sonra sahiden bir Arap limanı patlarsa bizden bilmeyiniz.

Bu arada namusuyla ekmeğine bakan kimseleri patlatmayız. Buradan namussuzları patlattığımız sonucuna varmayınız. Onlar zaten kendi kendilerini patlatacaklardır.

Çok konuşup kendimi tanıtmayı unuttum, sayın okuyucumuz. Ben Ruhi Atoğlu. Gerçekten de ismim gibi ayrıksı ve soy ismim gibi neyi çağrıştırdığı belirsiz bir adamımdır. Belki de ismim kurgudur ha? Hah ha. Uzun saçlarımı başımın arkasından bağlamakla kimseye vermeye çalıştığım bir mesaj yoktur. Rengarenk takım elbiseler giymemin sebebi tabii ki kendimi açık bir hedef haline getirmemdir. Bu bir çeşit meydan okuyuş, doğal seçilime bir baş kaldırış olarak görülebilir. Kendini gizlemek, ortama uyum sağlamak ya da iki yüzlü olmak gibi hayatta kalıp türünü devam ettirme uğruna düzenlenen sahtekarca oyunlara asla girmem. Yok olacaksam ve sıram geldiyse pehlivan gibi meydanda yok olurum. Buna rağmen benim de bazı planlarım ve becerilerim vardır. En başından söylemem gerekirse Freud diye bir şey bence de yoktur fakat ruhbilim yerine Freud'u sorgularsanız kimsenin haklı çıkmasına gerek kalmaz. Buna göre içgüdüsel olan şey eylemleriniz değil düşüncelerinizdir. Eylem Avuçlayıcılar isimli bir tez yazsak fena olmazdı.

Sandala atlamadan önce kıyıda hazır beklerken, Alaman Bey'i gülerken gördüm. Trajediden yahut kriz anından kaynaklanan bir refleks değildi bu. Panik anında vücut genelde üç tepki verir: Kaçmak, donakalmak ve savaşmak. Fakat Alaman Küreş, bildiğiniz haz alıyordu o anki yaptığı şeyden. Liman girişinde sıkı kontrollerden geçirildiği zannedilen Alaman Küreş, sandalına ilerlerken aslında ağzına diş şeklinde yerleştirdiği nano tip patlayıcılarla kontrolü atlatmış ve torpido görevini üstlenmeyi kabullenmiş intihar bombacısı sinağrite öpüşme yoluyla bunları yüklemişti. Sonuçta yerle bir olan limanı sanki küllükte yanan bir sigaraymışçasına terk etmiştik. Sırada Mia'mı kurtarmak vardı. Uykuya ne hacetti.

Onun yanındayken sanki bir çeşit makinaya bağlıymışsınız gibi... Sanki yaşayacağınız her şey önceden belirli ve siz bunu gerçekleştirecek bir araçmışsınız da anı anına hakikate olayları teslim ediyormuşsunuz gibi... Sanki her şey sandığınızdan farklı ama farkları sanacak kadar sınanmayı haketmiyormuşsunuz gibi. Konuşmanız gerektiğinde sizi o konuşturuyor gibi... Akışa katılmayı başarabilmiş nadir insanlardan birisi gibi... Yine de olguları nesneleştirmek ve nesnelleştirmek suçundan yazgınıza bir yargı ekleyip ağzınızın ortasına tokadı çakıp sizi uykudan uyandıran yine de o gibi...

"Abartma" diyen de o. Tabii ki uykumdan iyice uyanıyorum. Kız var, liman patladı, acelemiz yok ama gecikecek lüksümüz de yok. Zaman aleyhimize işlemese de bir faydası da yok. Abartmıyorum. Yapılacaklar belli, karıcığım Mia'yı bu alçak Balaban'lardan kurtarıp kendimi tamamen Alaman Küreş'e adayacağım.

Batı yakasına son dört yüz kulaç kalırken bunları düşünüyorum.
Oğuz AKINCI

YORUMLAR

  • 0 Yorum