Oğuz Akıncı

Oğuz Akıncı


Güncellemesi Gelen Topluluklar

18 Kasım 2021 - 18:29

Sınırlarımızı kapatalım. Nüfusumuzu sayalım ve pek de ayrıntılı olmayan bazı sosyolojik çalışmalar eşliğinde toplumumuzun cins, ırk-tür, kıdem açılarından rapor edilmesini sağlayalım. Buna göre basit matematik eşliğinde bir dizi kalkınma programı hazırlayalım. Örneğin nüfusumuz ortalama 80 milyonsa, 40 milyon kişi diğer yarıya bir hafta boyunca merhametli davransın. Diğer hafta sıra öbür yarıya geçsin ve bu şekilde aramızdaki sevgiyi, saygıyı artıralım. Ama öyle olmaz değil mi? 40 milyonun içinden çok milyonlar ben daha fazla merhamet göstermiştim, sen daha az gösterdin diye hesaba tutuşurlar. Yani bu matematiksel hesaptan elde kalan kötülüğün bolca çarpma işlemine uğraması olacaktır. Basit bir sayılar kuralı ve insanda zaten olması gereken bir duyguyu bütün bir topluma yedirmek matematiğin ve ahlakın şanına yakışmıyor olsa gerek!

Ahlaki derdi olan ama rasyonel düşünemeyen arkadaş! Sen az matematik bilirsin ya da çok bilmezsin. Düşüncelerini hayatına uygulayış şeklinden matematikle öyle çok içli dışlı olmadığın anlaşılıyor. Fakat duygularını yoğun yaşıyorsun. Yüzünün ve kalbinin sabahtan akşama kadar iki yüz otuz altı kere değişmesi “duygularını yoğun yaşama işlemine” sağlama yapmasa da küçük ve yan bir denklem olan “her şeyi hızlı yaşama, hayatının bütün girdi çıktılarını takip etme isteği” gibi alışkanlıkların pekala iyi bir sağlama yapar. Kendini yönetemiyorsan da hayatın girdi çıktıları sadece bir kelime oyunuyla kalmaz.

Vicdan ve merhamet sahibi olmak aklın yüksekliğine işaret eder. Yahut yükselebileceğine...

Aklını her zaman yüksek bulmazsın, bazen de merhametten ve vicdandan öylesine sıyrılırsın ki on binlerce yıl önce yaşamış vahşi ataların bu öfke yüklü halini görseler dehşete bürünür, konuşmayı bilenleri “Sakin ol dostum.” der, bilmeyenleri ise “Vaoooov!” gibi bir ifadeyle düşüncelerini aktarırlardı. Fakat yalnızsın, atalarının atası olman gerekiyor.

Yakın atamızın yıldönümü sebebiyle dokuzu beş geçmeden on beş dakika önce alanlarda toplanılıyordu. Rektörlük binasının önündeki geniş meydan üniversitenin geleneklerine göre bu tören için toplanılacak en uygun yerdi. Çok büyük bir Mustafa Kemal Atatürk heykeli, ülkenin düştüğü durumları düzeltmek için en ufak çaba harcamayan ama aynı zamanda sorumluluk duygusunu da hissedebilen genç “münevverleri” kıvrım kıvrım kıvrandırıyordu. Sabah sabah ne işimiz var burada diyenler hariç. Onların kıvranışları başkaydı.

Birlik beraberliği sağlayacağı düşünülerek ortaya çıkarılmış günlere özel nedenler ve tiksintiler sebebiyle eskiden pek sıcak bakmazdım. Teyzelerin sulu öpücükleri ve emmilerin nasırlı ellerini öpmek zorunda kalışım vesaire… Sonra o toplanılan yerlerdeki kötü koku, daraltıcı atmosfer… Bu yer camiyse, mavi duvarlar üstünüze üstünüze gelir, yanınızdaki ya da ön saftaki herifçioğlunun gülsuyu-ter karışımı kokusu ortamın bütün maneviyatını bozar. Temizlik imandandır ama toplumsal hijyeniniz berbattır. İmansız mısınızdır? Yoksa hadis inkarcısı mı? Belki de sadece bir türlü dönüp kendine bakmayan alığın birisinizdir. Camide ya da alanlarda, toplanılan her neresiyse oranın temellerini oluşturan ilkelerden bir o kadar da uzaksınızdır.

Ama her bayram, merasim ya da yas günü bir güncelleme vesilesi aslında. Güncellemenin kendisi değilse de iyi bir vesile. Ne çok dini, milli bayramımız ve merasimimiz var ve ne kadar da güncel değiliz.

Ne yapacağını bilmeyen bir kalabalık, heykelin heybeti karşısında ayaküstü küçük sohbet grupları… İstikbal göklerde çantalar yerlerde, haysiyet göğüs kafeslerinin iç kısımlarından alınlara doğru vurmakta… Saygı duruşu, İstiklal Marşı, çiçek ve şükran takdimi, son zamanların en karizmatik heykeliyle fotoğraf, argodaki beğenme ifadesiyle değil de gerçekten at gibi bir sunucu ve sunum, rektör yardımcısının konuşması –rektör kim bilir hangi sebepten orada değil-, alkış yok, herkes bu sefer otuz saniyeliğine de olsa ne yaptığını biliyor. Ve dağılmayla birlikte yüksek hissiyat ve sorumluluk bilincinin de yürüyüşle beraber dağılması… Kapanış ya da çok daha büyük bir yarığın sebep olacağı devasa bir açılış… Kim bilir? Ama şunu biliyorum: Çok sevdiğim bir arkadaşım sorumluluklarını yeniden hatırlayıp son zamanlarda olduğunun aksine o gün daha enerjik ve açık bir zihinle çalışmalarına kaldığı yerden devam ediyor.
Oğuz AKINCI

YORUMLAR

  • 0 Yorum