Oğuz Akıncı

Oğuz Akıncı


Gıybet Ayıbı

18 Kasım 2021 - 18:28

"Dilenciler, zenginleri değil, kendilerinden daha çok para kazanan diğer dilencileri kıskanırlar.". Bertrand Russell.

Sosyal bir ortamda o anda yapılması gerekenin dışında başka bir şeyle uğraşılıyorsa oradaki "akış" bozuk demektir. Peygamberimizin özellikle kaçınılması gerektiği yönünde uyarı yaptığı çok önemli bir durum bu. İslam literatüründe "gıybet" olarak kavramlaşan bu olay, sadece kişilerin özel/sosyal ilişkilerini ilgilendiriyor gibi gözükse de, aslında toplumsal boyutta zararları olan bir mesele. Ve bilin bakalım nasıl ve hangi toplumlarda gıybet çok yaygın?

İşe olan adaptasyonunu, motivasyonunu, organizasyonunu sağlayamamış, dolayısıyla hayatın "bir oyun ve eğlence" olduğu fikrini çok yanlış anlamış "türlerin" yaşadığı yerlerde gıybet sıkça görülür.

Göçebe ve ilkel içgüdüleri, duygusal düşünme kanalıyla zaten daha önceden belirlenmiş altkültür kodlarına kavuşur ve orada hayat bulur. Gıybet edenlerin yaptıkları işte hayır olmadığı gibi, akılları da olmadığı için "arkadan konuşma, iş çevirme" meselesini bile doğru düzgün yapamazlar, dolayısıyla konuşulan mesele hemen ortaya çıkar ve kötülük problemi artar.

Toplumumuzda gıybetin yaygın olduğu kesin. Özellikle kadınlarda gıybetin, başka kötücül amaçları bırakın sadece "zihin antrenmanı" olsun diye neredeyse her gün gerçekleştirilen bir rutin olduğunu dikkatli baktığınızda göreceksiniz. Ve daha dikkatli baktığınızda bunun sadece kadınlara has bir özellik olmadığını, koca koca adamların da bu hastalığa yakalandığını fark edeceksiniz.

Özel iş yerlerinde, devlet kurumlarında, eğitim-öğretim kurumlarında, her türlü kamusal, özel veya sosyal ortamda yapılması gereken şeyler yapılmadan, yani "ortak çıkar" öncelenmeden; rakip olarak görülen yahut sevilen-sevilmeyen kişilerle ilgili doğru veya yanlış bilgi takibinin, bilgi elde etme çabasının peşine düşülüyor. 17.30'da biten mesai saatini beklemeden 17.15'te çıkan-çıkabilen bir çalışanı başka bir çalışanın kıskanması ve bunu iş yerinde girdiği her ortamda dile getirmesi gibi... Yahut il müftülüğünde mutemet olarak görev yapan, şehrin ilgili bütün kurumlarıyla doğru ve sağlıklı iletişim kurabilen, iş bitirici bomba gibi bir memurun, sırf bir an küfür edilmesi gereken bir şeye küfür ettiği için amirine "ispiyonlanması" gibi... Amacın işin işleyişini düzeltmek olmadığı kolayca anlaşılıyor. O kadar hassas ruhlular ki küfür duyunca bütün ruhları kirlenmiş gibi hissediyorlar. Aynı kişiler "organizasyon, iş bitirmek, adaptasyon" gibi kavramları duyunca dinozor veya timsah görmüş gibi bir hale giriyorlar.

Yasaklanan şey sadece arkadan konuşmak değil. Peygamberimizin konuyla ilgili hadisinin devamında, "övmek için olsa bile" ifadesi geçiyor. Yani birilerini yüzüne karşı da olsa arkasından da olsa övmek pek iyi bir şey değil. Başka bir yerden okuyarak şöyle diyebiliriz: Zümrüt övülmediği zaman görenin gördüğü güzellikten ya da kendi güzelliğinden bir şey kaybeder mi? Bir senarist övülmeden de iyi bir senarist olamaz mı? Bir mühendis övülmediği zaman başarılı olamaz mı? Bir fizikçi teori yazamaz mı? Sonuç olarak motivasyonun da enerjinin de övgüyle bir ilgisi yok.

Peki, daha kendi ruhunu bulamamış kimseler neden başkalarının ruhundaki izleri takip edip açığa çıkarmak isterler? Cevap aslında sorunun içinde gizli. Kendi ruhunu takip etmeyenler bedbahtlıklarını örtmek için böyle bir yola başvuruyorlar. Bu da aslında devasa bir zaman ve enerji israfına dönüşüyor. Bu israf sadece "arkadan konuşanlar" için değil, gereksizce başkalarıyla ilgilenenler için de geçerli olsa gerek...

Biliriz ki Allah mutsuzluğumuzun başkalarına bağlı olmasını istememiştir. Yani olan biten zihnimizdedir ve kendi kontrolümüzdedir. Duygudurum kontrolünü sağlayarak kimin ne yaptığını konuşmayıp, yanlışı önce kendimizden başlamak üzere düzeltmeye başlamak, bunu da iş ve organizasyon üzerinden kurgulamak gerekiyor. Böylece sıradan ve sıkıcı bir hayatın içinde, başka bir şey yapmaya vakit bulamayanların sadece gıybetten ve gereksiz konuşmalardan uzak durarak hem zamanlarında, hem enerjilerinde, hem de zihinlerinde büyük tasarruflar oluşturmaları mümkün. İnovatif fikirler, düşünmeye vakit ayırmakla ve iş disipliniyle gelirler. Altkültür kodlarına set çekmek bu yüzden çok önemli.

Bu durumdan kaçınmak doğuştan gelen bir dürtü sanırım. Çünkü ben çocukken eve gelen misafirler başkalarının hakkında konuşurlarken gözüme iğrenç görünürlerdi. Altı-yedi yaşlarımdayken "Büyüyünce bu adamlar gibi olmayacağım." dediğimi hatırlıyorum. Zaten sonraları bizzat tecrübe yoluyla daha birçok zararlı sosyal kod gibi, gıybetin de yanlış olduğunu "bilgi" olarak öğrendim. Yani kimse bilerek kötü davranmaz gibi bir sonuç çıkıyor buradan. Sokrates'in dediği gibi: "Erdem bilgidir ve hiç kimse bilerek erdemsizlik yapmaz.". Ancak çok daha yerli bir bilgiyle güncelleyelim: "Bilmemek değil, öğrenmemek ayıptır.". Ayıp etmeyelim.
Oğuz AKINCI

YORUMLAR

  • 0 Yorum