Kırmızı güllerin arasına gömülmüş bazı kafatasları gördü. Güller o kadar taze ve canlıydı ki sanki olabilecekleri en güzel hallerine doğru atılmak istiyor gibi duruyorlardı. Kızıl güller, tonlarının doruk noktalarını bulmuşlar, ama orada durmak istemiyor gibilerdi. İç içe geçmiş her bir yaprak ayrı bir şekilde besili duruyordu. Duyulandığı anda her duyuya dolu dolu hitap edecek haldeydi güller. Sapları yeşilin belirli bir tonuna uğramıştı. Hepsi aynı estetik ama ayrı anlamlarla salına salına orada durmaktaydılar. Kafatasları... Her birinin yüzünde farklı ifadeler vardı. Kimisi yaşadığı en büyük zevkin nirvanasında can vermiş gibi çıldırmışçasına duruyor, kimisi haksız yere kurşuna dizilmiş bir mahkum gibi hayal kırıklığıyla, kimisi memnun bir budist, kimisi çile doldururken dayanamamış bir sufi gibi halsiz... Ortak noktaları ölü olmaları. Bu hale nasıl gelmişlerdi? Kemikleri bu gül şehrinin içine neden bırakılmıştı? "Her neyse." dedi, "Ölenle ölünmez, yolumuza bakalım.". Yolda düşünmeye devam etmek istedi sonra, gözüne kestirdiği ilk gülü, dikenine dikkat ederek sapından tutup çekti. Kopardığı gülü sağ eline alıp yürümeye başladı. Taşkent'e ulaşıp elindeki emaneti yerine ulaştıracaktı.
Yürüdü, yürüdü, yürüdü... Yüzlerce adım attıktan sonra aklına gülü koparırken duyduğunu anımsadığı kahkaha geldi. Yüz ifadesi olan kafatasları görmesi kadar normaldi bu. İstemsizce gülü burnuna götürdü. Kokladı. Derin bir nefesti bu aldığı. Önce, kendisini kötü hissetti. Çünkü emanet taşıyan bir ehlin, yoldayken her şeye dikkat etmesi gerekirdi. Düşünceler beyninde küçük bir girdaptan kasırgaya doğru evrilirken o neden bir an durup da gülden tereddüt etmediğini sordu kendisine. Midesi bulandı, pişman oldu. O kadar çok pişman oldu ki nefes aldığı anı tekrardan yaşayabilmek ve ihtiyatını koruyabilmek için bir ömür boyu borçlanabilir ve borcunu ödemek için çabalayabilirdi.
Zaten atılan her adım emanet yüklenmektir! Her eylemin bir öncesinde bir de sonrasında sözleşme vardır küçüğüm. Ehem olan bunu bilmektir ilkin, mühim olan ise sözleşmeyi bozmamaktır. Baksana, ne kadar çok sözleşme bozmuşuz! Alacaklılar kapıda! Çocuklarının, kızlarının, kardeşlerinin, bir masumun, bir yaşlının, bir düşüncenin, bir enerji parçasının, bir sicimin, bir hak sahibinin hakkını almak için kapıyı zorlamaktalar. Dua edelim. Çok dua edelim ki bu sözleşme bize zarar vermesin. Yanmasın kalemimiz, aynı zamanda yeni sözleşmeler kurabilelim. İsmimiz çizilmesin o defterde. Bu hesaplaşmamız asla bitmesin güzelim.
Aklının en ücra köşelerini bile dağıtıp tozu dumana katan kasırga uzaklaşıp gitti. Yenilginin ardından gelen yeniden düzenlenme gerekliliği kendisini hissettirdi. Bu bir yenilgi midir? İstenmeden de olsa başlamış bir savaşın sebebi daha önceden yapılan ihtiyatsızlıktı. O halde ilk hamle ihtiyatı kurtarmak adına olmalıydı. Hatırlamaya çalıştı. Bulunduğu yere baktı dikkatlice, kendi etrafında üç yüz altmış derece döndü ve nerede olduğunu hemen kestirmeye başladı. Develi kervan ve bedeviler, havadaki kuruluk, az ilerdeki dağda görünen kar, elindeki gül... Taşkent'e adımlanmış binlerce adım, bitmez tükenmez istek, üç otuza elde edilmiş vesvese... Dikkatlice bir nefes daha aldı gülden. Ve yolunu yürümeye devam etti.
Oğuz AKINCI
YORUMLAR