Sanat ne içindir? Bu çok genel bir soru, birçok cevabı olabilir. Çünkü sanatın gerçekten birden fazla işlevi ve klişesi vardır. Fularlı bir entelektüele göre sanat sadece sanat olması için yapılır. Daha ulvi amaçlar içerisinde olanlara göre belki Allah rızası için, bazı postmodern aylaklara göre ise savrulan hayatlara bir sabit olması, buluşma noktası olması açısından sanatla ilgilenilir. Bir de sanatın toplum için var olduğunu savunanlar vardır. İşte bu kara yağız ağabeyimiz de sanatını toplum için yapanlardan. Hem de en ön safı tutmuş olanlarından: Aamir Khan.
1965 yılında sinemacı bir ailenin ilk çocuğu olarak dünyaya geliyor. Aslen Afgan fakat Mumbai’ye yerleşmiş olan Müslüman bir ailede yetişiyor Aamir Khan. Yapımcı olan babasının ve amcasının sinemadan yana yüzleri pek gülmüyor. Dolayısıyla zor bir çocukluk geçiriyor. Çünkü sürekli maddi zorluklar yaşıyorlar. Aamir Khan kültürel açıdan zengin olarak büyüse de, maddi olarak imkansızlıklarla yetişiyor. Ama bu eksiklikler onun hayattaki yerini bulmasına engel olamıyor. 8 yaşındayken ilk filminde rolünü alıyor. Sinemaya bu şekilde giriş yapıyor. Resmen aile geleneği halini almış sinemacılık işinden zaten ayrı kalamıyor. 16 yaşında sessiz bir filmde ilk başrol deneyimini yaşıyor ve ardından gelecek olan 50 filmlik kariyeri böylece başlıyor ve halen devam ediyor.
Kariyerindeki başarılara ulaşma yolunda, “çıraklık ve kalfalık” olarak niteleyebileceğimiz iki dönemde, yani 1973 yılından 2000’lerin başlarına kadar yaklaşık 30 filmde rol alıyor. Toplamda 50 filmde bazılarında başrol oynayarak, bazılarında sadece şarkı söyleyerek görev alan Aamir Khan’ın uluslar arası alanda tanınmaya başlaması ve artık “ustalık” dönemine geçmesi, 2001’de yayımlanan Lagaan filmiyle olsa da, en çok beğeni aldığı ve zihinlere kazındığı filmleri 3 İdiots (2009) ve Taare Zameen Par (2007) filmleri olsa gerek. Bunların yanında özellikle Türkiye’de ve Dünya çapında izlenen, bilinen, diğer ön plana çıkan filmlerinin Dangal, Peekay, Ghajini, Fanaa, Dhoom 3, Rang de Basanti filmleri olduğunu söyleyebiliriz. Her biri de kaliteli yapımlar, izlemenizi tavsiye ederim.
Peki nedir Aamir Khan’ın Türkiye’de bu kadar çok bilinmesinin sebebi? Cevaplara geçmeden önce ilgililere küçük bir tavsiyem var. En yakınınızda olan üç kişiye Aamir Khan’ın filmlerinden ne anladıklarını sorunuz. Gelecek cevaplar muhtemelen birbiriyle bağlantı içerisinde olacaktır. Yani demem o ki, toplumun her kesiminden, kültürel seviyelerinin ne düzeyde olduğu fark etmeksizin, herkesin bu filmlerden gereken “mesajı” aldığı açık.
Sosyal konumları, yaşları, uğraştıkları işleri ve yaşadıkları kültürel ortamı/şehirleri göz önünde bulundurmadan (ki bunların hepsi de birbirinden çok farklı) yirmi kişiye Aamir Khan hakkında beş soruluk küçük bir anket yolladım. Sorular şunlar: 1) Hangi filmlerini izlediniz? 2) Nereden izlediniz? 3) Aamir Khan’a 10 üzerinden kaç puan verirsiniz? 4) Filmlerinin hangi yönlerini beğendiniz? 5) Filmleri sizde bir etki bıraktı mı? Bıraktıysa bu etki kalıcı oldu mu?.
En çok izlenen filmleri: 3 İdiots, Peekay, Dangal, Taare Zameen Par ve Ghajini. Genelde internet ortamından izleniyor. Büyük çoğunluğu Aamir Khan’a 10 üzerinden 8 puan ve üstünü veriyor. Kırılan puanların sebebi ise genellikle filmlerinde melodram yani sık sık şarkı ve dans sahnesi olması. Yapacak bir şey yok, Hintlilerde yemekte köri ne ise Bollywood’da müzik ve senkronize grup dansı odur. Bunun yanında filmleri toplumsal mesaj taşıması ve tabuları yıkması, ön yargıları kırması, motive edici olması, empati kurdurucu olması, “insan”ın güzel yönlerini etkileyici biçimde açığa çıkarması, görsel olarak eğlenceli ve zevkli olması gibi açılardan beğeniliyor. Bıraktığı etkiler ise tabii ki izleyicilerin mizacına, fıtratına göre değişiyor. İzledikleri filmlere göre; duygusal açıdan etkilenip çok gülenler veya hüngür hüngür ağlayanlar, sportif açıdan bakıp motive olanlar, düşünsel bakıp ders çıkaranlar ve daha fazlası… İlginç bir şekilde anket katılımcılarının hiçbiri de bu filmlerin yönetmeninin, senaristinin veya yapımcısının Aamir Khan olmadığını bilmiyor. Bu filmlerin senaryosundan çekimine, kurgusundan taşıdığı mesajlara kadar Aamir Khan mahsulü olduğu zannediliyor. Ancak iş zannedildiğinden biraz farklı. Aamir Khan sadece Taare Zameen Par, yani Türkiye’de “Her Çocuk Özeldir/Yerdeki Yıldızlar” olarak bilinen filmin yönetmenliğini yapmış. İşte asıl ilgilenmemiz gereken konu bu. Aamir Khan’ın oyunculuğu hariç, yapımında adı geçmeyen filmlerce bilinmesinin sebebi tabii ki başrol oynaması. Ancak bir de işin arka yüzü var.
Toplumumuzzda bir Charlie Chaplin yahut bir Kemal Sunal’a benzetiliyor Aamir Khan. Bu isimlerle yan yana gelmesinin sebebi topluma belli “mesajlar” veriyor oluşu. Toplumun gözünde bir aktiviste dönüşmesi yaptığı başarılı işlerin bir sonucu değil, nedeni aslında. Tabii bu konuma sadece oyunculuk yeteneğiyle gelmiyor. Kendini inşa ederken edindiği uzmanlık alanları bugün yaptığı işlerde kendini gösteriyor. Örneğin Aamir Khan lise yıllarında uzmanlık derecesinde tenis oynuyor, hatta okulunu temsilen gittiği eyalet şampiyonasında birincilik alabilecek kadar da iyi bu işte. Bunun yanında iyi bir satranç oyuncusu ve tabii ki iyi bir okuyucu. Verdiği bir röportajdaysa iyi bir aşçı olduğunu söylüyor. Mesela Dangal filmi için aldığı otuz kiloyu aynı filmin çekimleri sürerken gayet estetik bir görünüm kazanacak şekilde dört ay içerisinde geri verebiliyor. Bu bile işine ne kadar odaklandığının göstergesi. Ve büyük ihtimalle daha birçok bilmediğimiz konuda, hem teorik hem pratik anlamda farklı uzmanlık alanları var. Bir söz vardır ya “Kalite asla tesadüfi değildir.” diye. Gerçekten doğru. Değer üretmekten ve kaliteli bir iş yapmaktan bahsedeceksek farklı alanlarda uzmanlık oluşturmanın ne kadar elzem olduğunu görüyoruz. Önümüzdeki yıllarda “Aamir Khan Tarzı Sinema Yapmak” diye bir örüntü oluşacağından neredeyse eminim.
Dikkat ediniz, internetteki fotoğraflarının her birinde sanki farklı birisi gibi. Yahut sadece çektiği filmlerde girdiği karakterlere bakınız. Makyaj, kıyafet, rol gibi faktörleri ayrı tutarak yansıttığı kişiliklerle nasıl bütünleştiğini görünüz. Asıl zenginlik budur. Tek bir mizacı bile yakalayamayan, kendisini gerçekleştiremeyen bir dolu insanın arasında çok fazla mizacı tek bir ruhta toplayabilmek, yetenek ve sıkı çalışmanın güzel bir örneğidir. Yahut şu da iyi bir örnek: Birer kiloluk un dolu çuvallarının içine para koyduğu haberini bizzat kendisi Instagram hesabından yaptığı bir paylaşımla yalanlamıştı. Ancak burada dikkat çeken husus böyle zeka dolu bir yakıştırmanın Aamir Khan için yapılması… Akla bir soru geliyor: Neden onun için böyle yalan bir haber oluşturdular? Üç ihtimal akla yakın geliyor: Ya kendisi böyle bir reklam düzenlemiş olabilir ki bu çok çok düşük bir ihtimal, ya ticari çıkarlar yüzünden yapımcı şirketleri yahut anlaşmalı olduğu reklamcı-pazarlamacılar tarafından ortaya atıldı, bu da çok zor gözüküyor, ya da Aamir Khan’ın verdiği mesajları iyi anlamış olan hayranlarının şekillendirip yaydığı bir haber ki en kuvvetli ihtimal bu gözüküyor. Çünkü ortaya atılan haber aynen oynadığı filmlerden bir sahne gibi. 1 kiloluk un çuvallarına para koyuluyor ve ihtiyaç sahipleri gelip o çuvalları alıyor. 1 kiloluk un alacak kadar muhtaç hissetmeyenler almıyor, dolayısıyla parayı kaybediyorlar. Bu şekilde para gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşıyor.
Son olarak Aamir Khan’ın önce kendi ülkesine kattığı değerlere, sonra dünya genelinde getirdiği seslere bakalım. Hindistan bilindiği üzere nüfus olarak dünyanın en büyük ikinci ülkesi. Hatta muhtemelen nüfus sayımı düzgün yapılmadığı için böyle deniyor, güncel bir sayım yapılsa belki de dünyanın en kalabalık ülkesidir. Hindistan içerisinde çok fazla ve farklı dine mensup insanlar var ve ülke devletler arasında satın alım gücü sıralamasında dördüncü sırada olsa da halkın büyük çoğunluğu “fakirce” denilebilecek düzeyde sade bir hayat tarzı sürüyor. Öncelikle mühendislik, uzay, tıp ve ordu teknolojisi alanlarında büyük üretimler yapan Hintlilerin geçim kapılarından birisi de gerçekten film sektörü. Bollywood dünya çapında iyi konumda olan büyük bir şirket. Şöyle ki, Antalya’da bile bir sene içerisinde Türk şirketlerinden fazla film çekiyorlar. Peki mühendis ya da oyuncu olmayanlar, devlet işlerinde veya “esnaf” pozisyonunda çalışmayanlar, halkın geri kalan kısmı ne durumda? Nüfuslarının kalabalık olmasıyla orantılı bir şekilde ahlaki suçun da o oranda büyük olduğu bir ülke Hindistan. Bir yanıyla yüksek kalite ve üretime odaklanılmışsa da diğer yanıyla ahlaki bir bozulmayla yüz yüzeler. Bu konu en kötüsünden en basit suçuna kadar böyle. Aamir Khan ise toplumu ve kendisinin toplumdaki yerini iyi okuyarak bu ahlaki çözülmelere kendince bir çözüm üretiyor: Satyamev Jayate programıyla ülke çapında değişikliklere vesile olduğu görülüyor. Programın ismi olan Satyamev Jayate, “Doğru tek başına kazanır.” anlamına geliyor ve program bu sözün izinden giderek izleyiciye her hafta farklı konularda öğretici sunumlar yapıyor. Programın ele aldığı konular insana çok ağır gelen meseleler fakat Aamir Khan bu toplumsal gerçeklikleri en titiz haliyle ve kimseyi hiç üzmeden, kırmadan inceliyor. Çocuk istismarı, gıda güvenliği, ev içi şiddet, sağlık hakları-haksızlıkları gibi konular açık ve öğretici bir şekilde işleniyor. Ülkemizde laçkalaşmış, bir kelimesiyle bile insanı olumsuz etkileyen, dehşete düşüren sabah programlarıyla karıştırılmamalı. Bunun yanında Aamir Khan Bollywood’un en çok kazanan oyuncusu olarak, ülkesine kattığı değerlerle örnek alınası bir insan. Dikkatlerin Bollywood’a çekilmesini sağlamasıyla birlikte, kendisi Time Dergisi tarafından 2013 yılında dünyanın en etkili yüz insanından birisi olarak gösterilmiştir. Bu popülerliği ülkemizde de böyle. Aamir Khan, herhangi bir Türk yapımı film/dizi oyuncusundan daha fazla tanınmasa da getirdiği mesajlarla daha fazla benimseniyor. Tabii bunu son dönemde yapılan kötü işler için söylüyorum. Yoksa büyük usta Ömer Lütfi Mete’nin “Deli Yürek” ve “Ekmek Teknesi” gibi projeleriyle milyonları ekran başına kilitleyip yarım saatlik hakikat dolu konuşma sahnelerini izleyicileri sıkmadan izlettiği de olmuştu.
Sözün özü, böyle projelere ihtiyacımız var çünkü ahlaki bozulma sadece Hindistan’da yaşanmıyor.
“İlle de yerli, vallahi yerli.” diye bağırmaya alışan teyzelerimiz, amcalarımız da Aamir Khan izlediği zaman pamuk şekere dönüşüyor. Artık eleştiriyi yönelteceğimiz yerleri iyi görmemiz gerekiyor. Herkes Aamir Khan filmleri izliyor, herkes “mesajı” alıyor ama hareket yok. Anketimde sorduğum “Filmleri sizde bir etki bıraktı mı?” sorusuna verilen cevapların hepsi duygusal açılardan etkilenmiş olduklarını gösteriyor. Kısa süreli parlamalar ve eskisinden daha fazla sönmeler yani. Hisse almak, değer inşası olarak örnek almak, iş odaklı bakmayan bir toplum için zaten zor bir durumdu. Öyle Ghajini’yi izleyip gaza gelmemek lazım. Bu duygular sadece filmlerde oluyor ama senaryoların büyük çoğunluğu hayatın bizzat kendisini yansıtıyor. Uzmanlık alanları edinerek ve doğru okuma kabiliyeti ile biiznillah evren çapında senaryolar yazmak/yaşamak mümkün. Sadece, tıpkı Aamir Khan gibi kaliteyi yakalamış, farklı uzmanlık alanlarına sahip, doğru okumayı bilen bir “film ekibi” gerekiyor. Sonra mı? Sonra "All is well kardeş, all is well...".
Kaynak:
1-https://tr.m.wikipedia.org/wiki/Aamir_Khan
2-https://youtu.be/S2dkCQ3z5JI
3-https://youtu.be/yqlKA2HaQAA
Oğuz AKINCI
YORUMLAR