Bazı kavramların ifadesi güzel oluyor. “Asgari” kavramı da bence kullanıldığı yere göre ifadesi güzel olan kelimelerden. Asgari müşterek mesela... Karizmatik bir ifade.
Kelimenin yerine göre kullanımının karizmatik olması gibi bazı işleyişlerde de aynı karizmatikliği görmek isterdik doğrusu. Çünkü her asgari olan yeterli olan olmuyor. Zaten asgari, yeterli olan değil “en küçük” anlamındadır.
Asgari ücret canavarları! Asgari ücret, genellikle, bir ülkede vasıfsız olarak çalışan kişiye ödenen en düşük maaş miktarıdır. Devletin belirlediği bu miktarın altında bir miktar, çalışana verilemez. Ama bu miktarı, halka yardım diye dağıtılan kömür gibi her önümüze gelene verirsek kömürcüler nasıl para kazansın? Halbuki işleyen bir düzeni bozmanın anlamsızlığını, insanlık çok uzun zaman önce öğrenmişti.
Bu huzursuzluk, meyvesini takribi ne zaman verir? Varoluşssal sancılara, henüz günlük sancıları atlamadığından dolayı geçememiş belki %70-80 oranında bir insan topluluğu var. Onları da buna kuru ekmek edebiyatıyla bir şekilde alıştırdırlar. Bunların %50’ye yakınının ve belki de daha fazlasının asgari ücret sancısı hâlâ devam ediyor. Ezkaza ülkeye aklı ve iradesi olan yabancı bir canlı türü gelip bu duruma şahit olsa, ahalinin tâbi olduğu/tâbi olmak zorunda olduğu şeyi herhalde bir “din” zannederdi. Nitekim başka türlü bunu açıklamak zor.
Hak edileni istemek nankörlük değildir! Z kuşağı, ana-baba, dede-ninesine son 3-5 yıldır bunu anlatmaya çalışıyor. Ama bu kuşak bazen, tüm anormallikleri sanki kendileri fark etmiş gibi davranıyor. Düşük seviye asgari hayat şartlarının üstünü istemenin bir hak olduğunu ve bunun nankörlük olmadığını sizden önce de fark eden ve isteyen bir grup ya da gruplar vardı. Hatta nelerin yaşanacağını, bu yaşananların nelere gebe olduğunu da anlatıyorlardı. Bi durun hele! Görüldüğü kadarıyla bu kuşak, malum yaş aralığına bunu pek de anlatamıyor. Bunun kolay kolay onlara anlatılamayacağını onların anlamaları da zaman alabilir. Kaybedilecek zaman yok. O laf anlatılamayanlar, ceketin büyüsüne çoktan kapıldılar.
Düşük seviye asgari hayat şartları, insana yaşadığını zannettiriyor. Bunlar, yaşarken öldüren türden şartlar. Bunlara maruz kalan, mala davara faydasız bir şekilde ömrünü nihayete erdiriyor. Yine bunlara maruz kalanlar arasında bunu hak etmeyenler var. Belki de bir parmak şıklatılmasını bekliyorlardır.
Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek, bayağı bir yöntem. Kuru ekmek edebiyatının bir sonraki evresi bu olsa gerek. Asgari olanı kabullendirmek için kötü senaryoyu göster, sonra onun bir seviye üstünü sanki iyi bir şey gibi sunarak ahaliye kabullendir. Öldürmeyen Allah öldürmüyor ama yaşatması gereken devletin ricali, erkini bilmem ne zaman hakkıyla kullanır.
Her şeyin asgarisi ile yetindiğini zannedenler, asgari müşterek gibi bir durumda da genelde buluşamıyorlar. Bu da ahalinin temel almazlık örüntüsünden olsa gerek. Almaz, kendisi için en elzem olanın genelde tersini yapıyor.
Kimsenin bam teline basmadan, insanların, temel hayat standardında bile yaşamalarına müsaade etmiyorlar. İlle bir kılçık atıyor, ille bir özgürlük alanını kısıtlıyorlar. Farklı bir şey gördüklerinde zihinlerinde oluşan “yaban” kodunu da kolay kolay aşamıyorlar. İlkellik, altkültürün vazgeçemediği bağımlılıklardan…
En azından, temel hayat anlayışında ve tarzında, insanların özgürlük alanına dil uzatmasalar, o bile birçok konuda asgari müşterekte insanları buluşturabilirdi. Her goygoyda bu kadar kolay manipüle edilmezlerdi. “Yaban” kodu, tanımıyor, tanışmıyor, karşıdakini hep “öteki” yapıyor.
Nuri N. DOKUZOĞLU
YORUMLAR