NAİFLİK, KIRILGANLIK - FAYDA ZARAR İLİŞKİSİ
Sosyal medya üzerinden video izlerken zaman zaman karşıma çocuk eğitimiyle ilgili videolar çıkıyor. Bunlar genelde Batı ülkelerinde çekilen videolar. Önceden bildiklerimi ve izlediğim videoları zihnimde birleştirince taşlar biraz daha yerine oturuyor.
Birkaç aylık bebeği, bebek havuzun kenarında oynarken yüzme eğitimi için bir anda bebeğin boyuna göre fazlaca büyük bir havuza atıyorlar. Yerden yüksekte duran ince bir tahtanın üzerinde belki 1-1,5 yaşındaki çocuğu yürütüyorlar. Okullarda pratik eğitim alanlarının büyüklüğüne dikkat ediyorlar. Çocuklar ağaçlara ve yüksek yerlere tırmanıyor, yine seviyelerine göre yüksek yerlerden aşağı atlıyorlar. Çocuk düşüyor, yaralanıyor, sonra çocuğun tekrar kendi kendine ayağa kalkıp devam etmesini teşvik ediyorlar. Senkronizasyon eğitimi de bunlardan aşağı kalır değil. Ciddi konsantre ve senkronize olunması gereken oyun ve gösterilerle çocuklar daha profesyonel eğitimler alıyorlar. Anlaşılıyor ki öncesinde ince motor becerilerinin gelişimine yönelik eğitimi iyi veriliyor, çocuğun psikomotor gelişimi de buna bağlı devam ediyor. Sonrasında eğitim sistemleri genelde bireysel yetenekleri destekleme üzerine kurulduğu için, yetenekler de buna bağlı gelişmeye devam ediyor. Sonra durup kabaca kıyas yapıyor ve “Bir tarafta yanlışlık var, acaba hangi taraf?” diye düşünürken ahalinin gereğinden fazla naif olması aklıma geliyor ve cevaba genel manada ulaşıyorum. Bu, ne bir Batı övgüsü ne de bir “millet” yergisi…
Peki bunlar bizim ülkemizde yapılmıyor mu? Elbette bu eğitimlere önem veren okullar ya da başka oluşumlar var. Ama bunların sayısı çok fazla değil, mevcut olanlar da genelde maddi durumu iyi olan ailelerin çocuklarının karşılayabileceği bir bütçe gerektiriyor. Fakat onları da sistem, bir yerden sonra yalnızca akademik eğitime zorladığı için çoğu eğitilmiş ya da eğitime muhtaç yetenekler sönmeye başlıyor. Bütün bunlara bir de ahalinin çocuk sahibi olmaya yüklediği anlamın gereğinden fazla duygusal, eğitime bakış açısının da arızalı olması eklenince ortaya kimsenin memnun olmayacağı tipler çıkıyor. Gereksiz naif, çıtkırıldım, benmerkezci ve fazla duygusal… Ama yaygın arıza genelde “çıtkırıldımlık” arızası oluyor.
Çıtkırıldım nedir? Çıtkırıldım: “Aşırı incelik, dayanıksızlık ve çekingenlik gösteren (kimse).”.*
Klasik bir ifade vardır: “Bugünün çocukları, gençleri, yarının mimarlarıdır.”. Doğru olmakla birlikte ifadenin eksik olduğu kanaatindeyim. Altkültürün gereğinden fazla naif ve duygusal olması, çocuklarına yükledikleri anlamın arızalı olması, aslında geleceği imar edeceklerin genç mimarlar değil, mevcut ebeveynlerin olacağı gerçeğini ortaya çıkarıyor. 5-10 yaş aralığı önemli. Ülkede ne kadar gerçek manada bir pedagoji bilgisine sahip ebeveyn varsa, normal yetişen çocuk sayısı da genel olarak o kadar olacaktır.
Bu gereğinden fazla naiflik ve benmerkezcilik nelere sebebiyet veriyordur? Tonlarca arıza sayabiliriz. Bu arızalar depremde yitirilen canlardan neden BMW gibi bir araç üretilemediğine, iş yerinde enerjinin çoğunun, insanların gereksiz sorunları ile uğraşmakla bittiğine varıncaya kadar ekonomik ve sosyal birçok sorunu da beraberinde getiriyor. Asıl konu, bu arızanın ne zaman ve nasıl biteceği olmalı. Kısa vadede çözüm görünmüyor. Ama bazı uygulamalar bir süre ciddiyetle uygulanmalı. Normal olmayan bir kültürde evrensel açıyı kazandırmak zordur. Örneğin imar affı gibi ucube bir uygulama, herkesi kucaklayan çok “naif” bir uygulama gibi gözüküyor. Ama imar affı, evrensel açıya sahip olanların asla kabul etmeyeceği bir uygulamadır. O affın, nasıl büyük bir yıkım olduğu bu kültürde deprem olunca ancak fark edilebiliyor. Ya da inşaat yapılırken malzemeden çalınması, olması gereken seviyenin altında beton kullanılması konuları gibi...
Geçiş belki 50 sene sürecek ama tersinden hümanizm diye tanımlayabileceğim bir anlayışa geçilmeli. Mesela, altkültürün ürettiği, en kibar tanımla “bencil, açgözlü”, betonu, inşaatta olması gereken seviyenin altında kullanan müteahhit veya amele, inşaata döktükleri betonla birlikte ibret-i alem olsun diye kolonun içine dökülebilir. En fazla ahlaksız bir müteahhit ve kolaycı bir amele kaybedilir ama çoğu insanın can kaybının önüne geçilir. Arızalı kültürün hümanistleri, ilk başta bu fikre karşı çıksalar da muhtemel başka bir depremde en çok onlar destek olacaktır. Belki 50 sene de sürmez. Hem amele inadı böylelikle kırılabilir. Bu fikri bi' düşünelim derim…
Nuri N. DOKUZOĞLU
Kaynak:
*sozluk.gov.tr
YORUMLAR