“Mahiyeti anlamadaki âcizlik avamın hâlidir, ama bu mutlaka değil.” *
Mahiyet:**
1- Bir şeyin ne olduğunu belirleyen asıl unsur, nitelik
2- fels. Bir nesnenin varlığını veya cevherini meydana getiren şey, nesnenin hakîkati, özü, kendilik, zâtiyet.
Avam:***
1- Halkın alt tabakası. Karşıtı: HAVAS
2- Halk, umum, herkes.
Mahiyet:**
1- Bir şeyin ne olduğunu belirleyen asıl unsur, nitelik
2- fels. Bir nesnenin varlığını veya cevherini meydana getiren şey, nesnenin hakîkati, özü, kendilik, zâtiyet.
Avam:***
1- Halkın alt tabakası. Karşıtı: HAVAS
2- Halk, umum, herkes.
Mesnevi, âlem misali anlamsal açıdan katman katman olması münasebeti ile genel anlamda mahiyeti derin anlamlar barındırır. Mahiyetin ne olduğu ve mahiyetin mahiyetine dair bir girişle bu konuya bir katkı da bizden olsun.
Mahiyeti kavramak önemlidir. Yani mahiyeti anlamak, maharet ister. Her şeyin göründüğü gibi olmayabileceği bilgisi bu konuda bize ışık tutabilir. Tümevarım metodunu bilirsiniz. Parçadan bütüne ulaşma gayretidir. Âlemi ve de hakikati kavramak için bu yöntem pekala işe yarayacaktır. İşe yaramasına yarar belki ama bu metodun da bir metodu vardır. Metot önemli, formül gibi düşünebiliriz.
Eşya ile münasebet metotlardan birisidir. Bu münasebet, benliği kavramaktan tutun da birçok hakikate aracıdır. Eşya ile münasebetten kasıt, eşyaya hâkimiyettir. Bu hâkimiyet, özgür iradeye, bu irade de kişinin benliğini anlamasına götürür. Benliği anlamak ise bu dünya üzerindeki varlığımızın sebebi hikmetini kavramayı sağlar.
Kastım süslü cümlelerle konuyu dallandırıp budaklandırmak değil. Bir şeyi anlamak için evvela bilinmeyenin bilinenleri üzerinden bilmeye çalışılmasını amaçlıyorum burada. Görüneni anlamayanın görünmeyeni anlamasını bekleyemezsiniz. Mahiyeti anlamak için de önce o mahiyetin unsurlarını kavramamız lazım. Allah’a inanıyorsak O'nu göremediğimiz için O'nun görünen unsurlarına yoğunlaşmak gerekir. Galiba bu örnek biraz daha konuya açıklık getirmiştir.
Şimdi, yukarıdaki izahtan ve mahiyet ile ilgili açıklamalardan sonra bunu nerede ve nasıl kullanmamız gerektiğine dair konuşalım isterim. Bir şeyi anlamak için önce onun unsurlarını anlamak önemlidir dedik. O zaman günlük hayattaki davranışlar daha bir önemli oluyor. Yani Küll’e vakıf olmak için Cüz’ü anlamak gerek. Günlük hayat neden önemli? Çünkü günlük hayat göstergedir. Neyin, nasıl yapıldığının göstergesi... Kişinin hayatı, planlı programlı ise, bir şeyi yapma şekline ve sırasına önem veriyorsa, neyin önemli (mühim) neyin daha önemli olduğunu (ehem) kavrayabiliyorsa ve düzenini de buna riayet ederek kuruyorsa temel göstergeye ulaşılmış demektir. Hayat, bu şekilde intizamlı hale getirildikten sonra zaten birçok şey öğrenilmiş ve önceden zor gelen şeyler artık eskisi kadar zor gelmiyor olacaktır.
Mevlana başka bir beyitte “Akla uymayan, tevili olmayan, imkânsız bahisten uzak dur!” der. Aslında burada aklı konuşturur. Yani aklın bize böyle söylediğin söyler. Hayatımızı yukarıda bahsettiğimiz durumlarla nizam ettiğimiz zaman zaten akıl da bunu doğal olarak destekleyecek ve bizi doğru olana yönlendirecektir.
Anlattığımız dışında anlattıklarımızın benzerleri ve de bilmediğimiz birçok metot var. Konumuz mahiyetti. Yani anlatılanın, görünenin aslında ne olduğu konusu. Eşya ile münasebetle başlayan bu serüven aklın da yardımı ile bizlere yol gösterdiği için mahiyeti kavramayı sağlayacak. Yani herkesin göremediği, kavrayamadığı belki de anlayamadığı şeyleri görmeyi ve anlamayı da sağlayacak. Dolayısıyla etrafımızda olan biten ne varsa bunlara dair daha derin düşüncelere, daha geniş bir ufka sahip olacağız. Bu da kişiyi avamlıktan, sıradanlıktan çıkaran ve üst bir kimliğe sahip olan "havas"a dönüştürecektir. Mahiyeti anlayamıyorsak bu avamlıktandır. Bunu aşmak için metotları kullanmak gerek. Çünkü yazının konusu olan beyitin devamında “ama bu mutlaka değil” diyor. Uygun metotlarla avamlıktan çıkmak, mahiyeti anlamak, hayatı doğru idame etmek ve yaşamak mümkün.
Bu metotlardan birisi de “doğru okumak"tır. Eşyayı, tabiatı, kitabı, etrafı ve de kendini “doğru okumak.” Harikulade bir şey değil mi? Peki bu okuma nasıl yapılacak? Onu da belki başka bir yazıda ele alırız. Fakat bu konuyu benden çok daha iyi izah edenler var. “Aramakla bulunmaz ama bulanlar arayanlardır.” der, bahsi kapatırım.
Son söz: Bu konunun da almazlık, farkındalık ve aklı yüksek tutmakla nasıl bağlantılı olduğunu uzun uzun anlatmaya gerek yoktur diye düşünüyorum. Farkındalık ve aklı yüksek tutmaya sözüm yok, ama ah bu almazlık! Bir defa da çıkmasa ya karşımıza. Yapacak bir şey yok. Kaçacağız. Bu kaçış, korkudan değil!
*Mesnevi III. Cilt 3673. Beyit, Timaş yayınları 1. Baskı, 2014, İstanbul
**http://www..lugatim.com/.s/.mahiyet
***http://www..lugatim.com/.s/.avam (Linkler arızalı)
Nuri N. DOKUZOĞLU 25.10.2019 (Proje 99)
YORUMLAR