Son bir kaç gündür vücudumda bir kırgınlık olmaya başlamıştı. Şifayı kaptığım düşüncesine kapılmıştım hafiften. Ama rutin hayat elbette ki devam ediyordu. Gel gelelim şehir dışı programımın neticesinde olanlar olmuştu.
Vücudumdaki kırgınlık, şehir dışı yolculuğu esnasında kendini iyiden iyiye hissettirdi. Eve sabaha karşı geldiğimde direkt dinlenmeye geçtim. Tabi aklımda hala hasta olup olmayacağım düşüncesi devam ediyordu. Sabah, kendimi bitkin ve de güçsüz hissederek uyanmıştım. İçimden geçenler ise“böyle olacağı belliydi” türevinde cümleler...
Hal-i pürmelâlim bu iken sabah bir de önceden söz verdiğim bir başka programa dahil oldum. Evden çıktığımda kendimi daha iyi hissetmeye başlamıştım. Katıldığım programda ise hastalığımın pek aklıma gelmediğini itiraf etmeliyim.
Bütün bunlar olduktan, sebebini sorguladıktan ve de kısa bir şoktan sonra neticeye ulaştım. Aklıma eşyaya, mekana olan algılarımız ve zihin kodlarımız geldi. Dışarıda, sosyal hayatın içerisinde hafif bir vücut dirençsizliği de olsa rutin işler devam ederken nedense evime gelince mevcut halimi yitirmeye başlıyordum. Sonra tekrar dışarıya çıktığımda enerjim evdekinden yine daha iyi bir durumda oluyor.
Maalesef zihnimdeki ev kodu ya da evime olan bakışımda bir eksiklik var ki normal hali evin dışında yakalayabiliyorum. Yani ev benim için dinlenilen, sosyal hayatın zorluklarını alt ettiğim bir yerden öteye gitmemiş. Halbuki ev kodum bunların dışında da bir kod olsaydı, evime sadece dinlendiğim, rahatça vakit geçireceğim bir yer olarak bakmasaydım belki de hastalığım bu denli nüksetmeyip kendi kendine geçip gidecekti. Çünkü; kodların, mekanın, eşyanın hayatımızı etkilemede çok ciddi bir gücü var. Tabi bunu bilince işler daha da farklı hale geliyor.
Peki bu anlattıklarım neye sebebiyet verdi? Tabi ben de hasta olan her insan gibi doktora gittim. Doktor da iki gün istirahat raporu verdi. Yapmam gereken işler de iki gün ertelenmiş oldu. Hayatımın devamı da bu durumun silsilesi olacağı için ölümüm dışında her şey iki gün ertelenmiş oldu. Bu ve bunun gibi yüzlerce durum olmuş olsa israfın boyutunu varın siz düşünün.
O zaman buradan şu sonuç da çıkıyor. İsraf sadece yediklerimiz ve içtiklerimizden ibaret değil. Farkında olursak israfın daha büyük boyutlarını da görürüz. Neticede çöpe atılan bir gıdayı yiyecek bir canlı türü mutlaka vardır. Ama geçen zamanı geri getirecek bir canlı türü halen bulunabilmiş değil.
Nuri N. DOKUZOĞLU 14.12.2017 (Proje 99)
YORUMLAR