Nuri N. Dokuzoğlu

Nuri N. Dokuzoğlu


İşin Başında Olma Kodu

31 Ekim 2022 - 06:53

İnsan çalışır, çabalar, mücadele verir. Bunu da bir iş üzerinden sağlar. Bu işin adı farklılık gösterebilir. Önemli olan işin gereği olanı yapabilme ve işi yürütebilme kabiliyetidir. İş yapmak, işi yürütmek, işi dengede tutabilmek, para kazanmak ve başarılı olmak... Hepsinin de belli başlı süreci ve kodları var. 

İnsanı insan yapan şeylerden birinin iş olduğu çağlar öncesinden anlaşılmış, iş üzerine sözler söylenmiş, yapılan işlerden kazanılan tecrübeler aktarılmış ve insana bakış genel manada önce iş üzerinden olmuş. Nice önderler bir insanla ilk tanıştığında önce “ne iş ile meşgul olduğu” sorusunu sormuş. Ontolojik bir huzura ermek için işe bu açıdan bakmakta fayda var. 

“İş yapma kodu” önemli. Nitekim her işin belli düzeni, adabı ve gereklilikleri var. Esnafı, mühendisi, doktoru derken hepsinin de kendi bağlamında bir iç disiplini var. Bu evrensel anlayışın yanında gerçekten iş yapma becerisi diye bir hakikat de var. Akla gelebilecek her türlü meslek grubunda o işi yapan binlerce insan olduğu halde o işte ön plana çıkan ya da insanların akıllarında kalan kişiler yani işin erbapları genelde azdır. Bu erbaplar işi yaparken diğerlerine kıyasla yerine göre daha az, yerine göre daha fazla çalışıyor olabilirler. Aynı iş kolunda çalışan ve insan yöneten iki kişiden birinin diğerine göre daha az enerji harcıyor olması az enerji harcayanın başarısız olduğu anlamına gelmeyebilir. Verim esas alınıp sağlam bir fikrî takip yapıldığında minimum enerji ile maksimum verim elde edilebilir. Yeter ki “işin başında olma kodu” yerinde uygulanıyor olsun.

İş yapmanın ne olduğunu tam olarak bilemeyen, iş kültürünü tam olarak oturtamayan kültürler genelde verimi esas almazlar, geleneksel anlayışlardan kolay kolay vazgeçemezler ve genelde gereğinden fazla enerji harcanır, verim de olması gerekenden düşük olur. Bu da kazancın azalmasından tutun da işveren ve çalışanın huzurunu kaçırmaya varıncaya kadar türlü türlü sorunlara neden olur. Çalıştığım bir kurumda iş bittiği halde işverenin kendi belirlediği mesai saatinin sonuna kadar iş yerinde bekleme zorunluluğu vardı. İşveren de genelde çalışanlarla birlikte o süre zarfında orada olurdu. Ama çalışanların yapacağı bir iş olmadığı için çalışanlar kendi aralarında muhabbet ederler, o da genelde geyik muhabbetine döner, dedikoduların da ardı arkası kesilmezdi. Sonra bu dedikoduların yarattığı huzursuzlukların ceremesini başta işveren olmak üzere herkes çekerdi. Geleneksel anlayışın hâkim olduğu, öğrenemeyen ve işin başında olma kodundan yoksun insanlardan oluşan bu ortamda insanların enerjileri bir girdapta erir giderdi. Bu verimsizliği ise işverene anlatmak mümkün değildi. İşverenin kendince haklı gerekçeleri vardı belki ve fiilen işinin başındaydı ama işveren olarak bir karizması yoktu. Aslında kimse de işinin başında değildi. 

Başka kültürlerde sonuç belki aynı olmayabilir ama altkültürde çıkacak sonuç genelde böyle olacaktır. Elbette çalışmak ve iş yapmak isteyen kendine her şekilde bir meşgale bulacaktır. Mesai kavramına da riayet edilmelidir. Ama sonuç genelde değişmiyordu. İş tanımının daha net yapıldığı ve mesai süresinin işe göre ayarlandığı aynı iş kolunda olan başka bir kurumda ise bu konuda böyle sorunlar yaşanmıyor, herkes ilk anlattığım kuruma göre daha mutlu çalışıyordu. Kurum daha az enerji ile verimi artırarak herkesin “işinin başında olmasını” sağlıyordu. 

Asırlardır öğrenilemeyen kodlar arasında “işinin başında olma kodu” da var. Evrensel bilgiler ve yeni bir anlayışla verimi bireyselde ve totalde artırmak mümkün. 
Nuri N. DOKUZOĞLU 13.08.2022 (Proje 99)

YORUMLAR

  • 0 Yorum