Hayatta gerçek bir sevgiden nasibini alamamış ve ol sebepten kalbindeki katılığı yüzüne yansıyan kişinin hikayesini yazmak isterdim. O acizliği, yoksunluğu okunabiliyor yüzünden.
Bir eğitimci düşünün. Sevgisizliğin, bir insanı gerçekten saf bir sevgi ile sevmenin ne demek olduğunu bilemeyen. İnsanın, esfele safilin derecesine nasıl alçalabildiğini gösteriyor aslında bizlere. Sevmenin de doğrusu yanlışı var. Burada romantik bir bakışla sevelim sevilelim edasında değiliz. Bir insanı yalnızca insan olduğu için sevme açısını bile unutmuş, kalbi taşlaşmış, güven duygusunu yitirmiş bir kişilikten bahsediyorum. Allah’a giden yol, insanın insanı, insan gibi sevmesinden geçer. Bir sözde der ki; "Tanrı'yı seviyorum deyip de kardeşinden nefret eden yalancıdır. Çünkü gördüğü kardeşini sevmeyen, görmediği Tanrı'yı sevemez." Hakikat açısı işte budur.
En saf ve en güzel biçimde çocuklar, günahsız olanlar sever. Onların sevgisi hakikidir. O sevginin ne demek olduğunu bilmeyenin, bana gelip de herhangi bir hakikatten bahsetmesi inandırıcı gelmez. Hele ki bu bir eğitimci ise. Bahsi geçen çocuğun güvenini kazandıktan sonra ona “hadi gidelim” desen, sana “nereye?” diye sormaz. Çünkü o, hakikaten sevmiştir.
İşte bu sevgisizlik, bu katılık, bu insan olmaktan uzaklaşmışlık, kişinin dengesini alt üst edip, saçma sapan her türlü işi yaptırabiliyor. Kendisi sevmeyip sevilmediği gibi, sevgiyi de yıkmaya çalışıyor. İşin daha garibi, etrafındaki aynı sevgisiz kalmış almazları da yanına çekerek, sevgisiz, renksiz, hazımsız, kasvetli bir alan oluşturmaya çalışıyor. Bu tipler her zaman, gerçekten oluşan bir sevginin, samimiyetin yıkılamayacağını asla hatırlamıyorlar. Ama bu gerçeği fark edenlerin olması, acizlikleri görmesi ve onların asla galip gelemeyeceğini bilmesi insanın kalbine huzur veriyor.
Bir insana olumlu tesir edebilmenin, başarılı olmanın, hakikati aktarabilmenin ve daha bir çok şeyin yolu yaptığı işi ve insanı gerçekten sevmekten geçiyor. Hele ki muhataplarınız çok saf ve temizse.
Nuri N. DOKUZOĞLU 08.09.2018 (Proje 99)
YORUMLAR