"1990'lı yıllarda Türk devletinin İngiltere’ye gönderdiği doktora öğrencileri iki tip burs alırlar. Burslardan biri ötekisine göre çok daha fazla olduğu için bir kısım öğrenci eğitim hayatını iyi şartlarda sürdürür, diğerleri ise maddi açıdan zorluk içinde kalırlar. Bursu diğerine göre düşük olan öğrenciler, Bakanlığa başvurup bu hatanın düzeltilmesini isterler. Ama bu düzeltme talebi ilginçtir. Öğrenciler, "bollukta değil yoklukta eşitlenmeyi" talep ederek diğerlerinin burslarının da kendi seviyelerine çekilmesini isterler. Rivayete göre devlet, tüm öğrencilerin burslarını daha az burs alan öğrencilere göre eşitler."
İngiliz sosyolog ve pedagog Basil Bernstein, bu hikâyenin kahramanları olan öğrencilerin tutumunu ve buna benzer "dar açılı" tutumları 1970'lerde "Sınıf, Kodlar ve Kontrol" ismiyle yayımladığı ve "Dilsel Kodlar Teorisi" denen bir teori ile açıklıyor.
Bernstein, işçi bir ailenin çocuğu. 1950'lerde meslek okullarında ders veriyor. Burada işçi ya da bugün mavi yaka dediğimiz insanların çocuklarını gözlemliyor ve çocuklar arasındaki dilsel farkı teorilendiriyor. Bernstein, iki tip dil kodundan bahsediyor. Bunlardan birisi "Dar Kod", diğeri ise "Geniş Kod".
Dar Kod, iletişimin kısa basit cümlelerle kurulduğu, cümle kurulumlarında dil bilgisi kurallarının önemsenmediği dile deniyor. Dar Kod, daha çok küçük ailelerde ve dar çevrelerde kullanılıyor. Geniş Kod ise, iletişimin uzun cümlelerle kurulduğu, cümle kurulumlarında dil bilgisi kurallarının önemsediği dile deniyor. Geniş Kod ile kişi geniş çevrelerle de iletişim kurduğu için doğal olarak bu, kişinin karmaşık durumları net ifade etmesini sağlıyor.
Emrah Safa Gürkan da, "Ezbere Yaşayanlar" isimli kitabında "Dar Kod - Geniş Kod" teorisini anlattıktan sonra “dünyanın en zeki insanı” olduğu iddia edilen Christopher Michael Langan ile "Manhattan Projesi"nin başında olan Robert Oppenheimer’ı mukayese ediyor. Gürkan’ın mukayese ettiği kişiler her ne kadar ahaliye nazaran başka kültürden de olsa o teoriyi anlaşılır şekilde örnekliyor. Kitapta geçen kısmı özetleyeceğim.
"Dayakçı bir babası olan ve fakir bir aileye mensup Langan, üniversiteye gider gitmez uyum sorunları yaşıyor. Daha sonra kendini insanlardan izole ederek kütüphaneye kapanıyor. Ama aksilikler onun peşini bırakmıyor. Langan’ın annesi, imzalaması gereken formu okula geç gönderdiği için Langan’ın bursu kesiliyor. Bu sebeple Langan, ilk başladığı üniversiteden ayrılmak zorunda kalıyor. Ardından Langan, daha düşük prestijli bir üniversiteye geçiyor ama orada da kardeşleri ile ortaklaşa kullandıkları araç bozuluyor. Tamir parası da olmadığı için aracı tamir ettiremiyor ve üniversitenin sabah derslerine yetişmekte sorun yaşıyor. Langan çareyi fakültenin öğlen derslerine gelmekte buluyor ama bunun için de Langan'ın dekanı ve danışman hocasını ikna etmesi gerekiyor. Langan her ikisini de bu duruma ikna edemiyor ve eğitim hayatına veda etmek zorunda kalıyor. Fakat çalışmalarını bir kenara bırakmıyor. Felsefe, matematik ve fizik alanlarında araştırmalar yapıyor. "Evren'in Teorik Bilişsel Modeli" başlıklı bir makale yazıyor. Ama bu "zeki insan", prestijli bir kurumda kalabilseydi, bambaşka bir seviyede, insanlara ve bilime etki edebilirdi."
Gürkan, Langan’ın Harvard ve akademisyenlerini çok basite alan biri olduğunu, ders saati değişikliği gibi basit bir olayda bile dekan ve danışman hocasını ikna edemediğini, zekasının tam zıddı, karşısındakini ikna edemeyen ve iş bitiremeyen bir adam olduğunu düşünüyor. Bunu da onun yetiştiği aile yapısına, "Dar Kod" ile konuşan bir aileye mensup olmasına bağlıyor. Halbuki Langan’ın IQ düzeyinin, 195 ile 210 arasında olduğu tahmin ediliyor. Dil, gerçekten başka bir şey.
Robert Oppenheimer ise, New York'lu "Aşkenaz Yahudisi" zengin bir ailenin çocuğu. Daha küçük yaşlarda çevresinde ona deha muamelesi yapılıyor. Harvard'a daha sonra da Cambridge'e kabul ediliyor. Ama aynı zamanda depresif halleri de var. Teorik fizikçi olan Oppenheimer’ı danışman hocası deneysel fiziğe yönlendirmeye çalışıyor. Fakat Oppenheimer bunu istemiyor olacak ki, hocasını bu sebepten siyanürle zehirlemeye çalışıyor, başarısız oluyor. Olaydan sonra Oppenheimer’a verilen ceza, bir nevi ödül oluyor. Kahramanımız sadece psikiyatriste gönderiliyor ve ardından çalışmalarına yine devam ediyor. Oppenheimer, deneysel fizik ya da mühendislik ile meşgul değil, idari tecrübesi yok, favori aday değil. Sözde çok sevilen birisi de değil. Ama 38 yaşında "Manhattan Projesi"nin başına getiriliyor. Bunu, Manhattan Projesi'ni yöneten, Amerikan Ordusu'nun mühendislerden sorumlu komutanı General Groves’un karşısında ikna edici bil dil, intizam ve profesyonellikle başarıyor.
Gürkan, Oppenheimer’ın başarısını, onun çocukluğunda yetişme şekline, ailesinin ve çevresinin ona olan olumlu muamelesine ve belki de en önemlisi onun pratik konusunda çok yetenekli olmamasına rağmen projenin başına getirilmesini sağlayan "Geniş Kod" ile konuşabilmesine bağlıyor. Gürkan, bu kişiler hakkında son olarak şunları söylüyor: "Bir köşede üniversitede cebir hocası tarafından "Sanırım anlaman gereken bir şey var. Bazı insanlarda matematikçi olmak için gerekli entelektüel kapasite yoktur." diye aşağılanan Langan, bir köşede daha 9 yaşında "Bana Latince soru sor, sana Antik Yunanca cevap vereyim." diyen, 12 yaşında New York Mineraloji Kulübü’nden konuşma daveti alan bir Robert..."
"Çevrendeki 3 kişinin ortalamasısın, coğrafya kaderdir!" gibi tezler, doğru olmakla birlikte "Dar Kod"un mahiyetini ve verdiği zararı anlatmakta çok da yeterli değiller. Yaygın altkültür, dili en lazım olanı kadar, en sınırlı haliyle kullanıyor. Dilde kuralın önemi akla pek gelmiyor. Genelde konuşan, eğer anlatmak istediğini tam ifade edememişse, anlattığı konuyu daha iyi anlatma çabasına girmekten ziyade anlattığını karşısındakinin anlamasını bekliyor. Bu da zamanla standart bir durum haline geliyor. Anlatan farkında olmasa da o dilin seviyesi artık günden güne düşüyor. Bu dil seviyesi ise bir çok şeyi ıskalamaya ya da enerjiyi boşa harcamaya sebep oluyor. Bir iş yaparken odak noktası yapılan iş olması gerekirken, bir bakmışsınız anlamsız, basit insan sorunlarının içinde kendinizi buluveriyorsunuz. Bir süre sonra artık iş yapacak enerji de kalmayabiliyor...
Zeki bir çocuğun vasat olan ailesini düşünelim. Aile, sınırlı kelime haznesi ile aralarında anlaşabildiğini zannediyor. Aynı ailenin, bir şeyin derinliğine dair düşünme alışkanlığı yok. Ailede konuşulan konular, günlük rutin şeylerin ötesine de geçmiyor. O çocuğun, mevcut düzlemde, Oppenheimer ya da başka önemli bir isim olma hayali varsa, onun hep hayal olarak kalacağını çocuğa (şayet anlarsa) anlatmak lazım. Hele ki o hayali çocuğa pohpohlayan çocuğun ailesi ya da çevresi ise onlar da gerçeği hiç anlamadıkları için tez zamanda çocuğu uyandırmak lazım. Altkültür dili, coğrafya ayırmaksızın, başarısızlığa endeksli ve kişinin olması gereken seviyenin altında kalmasına sebep oluyor. Christopher Michael Langan örneğinde olduğu gibi, zeki olmak tek başına yeterli olmuyor…
Nuri N. DOKUZOĞLU
Kaynak:
1-https://tr.wikipedia.org/wiki/Dilsel_Kodlar_Teorisi
2-Gürkan Emrah Safa, Ezbere Yaşayanlar, s. 83-84,113
YORUMLAR