BURHAN ALTINTOP KARAKTERİ GERÇEKTE VAR MIDIR?
Dizinin senaristi Gülse Birsel bir röportajında, Avrupa Yakası dizisinin serüvenini anlatırken, dizinin "düşük profilli ve ümitsiz bir proje olarak başladığını" söylüyor. Gülse Birsel, dizinin ilk üç bölümünü yapımcı firma sahibinin (Sinan Çetin) kendisinden "laf arasında" bir dizi yazmasını istediği için yazıyor. Sonra Sinan Çetin, Gülse Birsel’e verdiği dizi siparişini unutuyor. Gülse Birsel diziyi yazıp senaryo ile Sinan Çetin’in karşısına çıkınca, Sinan Çetin "Biz dizi mi yapacaktık ya?" minvalinde Gülse Birsel'e tabiri caizse gevşek bir cevap veriyor. Sonra televizyon kanalı ile görüşülüyor ve kanaldakiler Birsel'e "Sana söylemeye de kıyamıyoruz ama kimse bunu seyretmez, biz seyrederiz ama seyircimiz bunu seyretmez. Bizde sert baba isterler, acı çeken anne isterler, sen böyle Nişantaşı'nda oturan derli toplu bir aile yazmışsın. Yani neyi seyredecekler burada?" diyorlar. Gülse Birsel de "Ben bu işi biliyorum, okulunu okudum, iki kardeşin çatışması var burada." diye dizinin seyredileceğini düşünerek kendince kendini anlatmaya çalışıyor. Sonra kanaldakiler, Gülse Birsel'e "Senin güzel hatırın için 7-8 bölüm gidelim bakalım, zaten yaz gelecek." diyerek onlar da aslında bir şekilde Gülse Birsel'i geçiştirmiş oluyorlar. Bütçeyi de çok kısıtlı tutuyorlar. Sonra dizinin ilk bölümü yayınlanıyor. Reytinglerde dizi birinci oluyor. 2. bölümde reyting, aynı gün ve aynı saatte milli maç olduğu için düşüyor. 3. bölümde birincilik yine bu dizide. Sonra devam ediyorlar diziyi çekmeye. Dizi reytinglerde hep birinci oluyor.
Dizinin yazım sürecinde Gülse Birsel için asıl zorluk Burhan Altıntop karakteri ile başlıyor. Burhan'ın kendisi gibi yazması da zor bir karakter olduğu anlaşılıyor. Çünkü karakter izleyici tarafından çok beğeniliyor ve her hafta böyle zor bir karakterle, yeni bir Burhan Altıntop hikâyesi ile seyircinin karşısına çıkılması gerekiyor.
Burhan Altıntop, aslında yetiştiği altkültürün ete kemiğe bürünmüş hali. Aynı kültürü reddediyormuş gibi görünüyor. Beyaz yakalılara sanki onlardanmış gibi davranarak kamufle etmeye çalıştığı paçozluğunun başkaları tarafından hiç anlaşılmadığını düşünüyor. İnsanları gerçekten sevmiyor, yalnızca çıkarları ölçüsünde onlarla iletişim kuruyor ve asla burnundan kıl aldırmıyor.
İnsanlarla yalnızca çıkarları ölçüsünde iyi iletişim kurmasının en bariz örneklerinden birinde şöyle bir olay cereyan ediyor: Dizinin kodaman ekibi haftada bir toplanıp televizyonda maç izleme programı yapıyor. Burhan da bunu öğreniyor ve o ekibe dahil olabilmek için kendini zorla akşam maç izlemeye davet ettiriyor. Ama Burhan futboldan hiç anlamıyor. Amacı zengin iş adamları ile vakit geçirip tatmin olmak ve başkalarına hava atmak. Futboldan anlamadığı için maç akşamından önce futbola dair bir şeyler öğrenmesi gerekiyor. Biraz çabalasa da futbolla ilgili doğru düzgün bir şey öğrenemiyor. Çözümü her fırsatta aşağıladığı, aslında hiç sevmediği, ofisin çaycısı, asi Anadolu rockçısı Tanrıverdi'de arıyor. Tanrıverdi'yi çok acil bir şey varmış gibi halı saha maçını yarıda bıraktırıp yanına çağırıyor ve ondan kendisine futbol kurallarını öğretmesini istiyor. Ama her ne kadar ona işi düşse de Burhan, laf arasında Tanrıverdi'yi aşağılamaya devam ediyor. Fakat yüzsüzce işini halletmek için bir yandan Tanrıverdi'ye yağcılığa da devam ediyor. Tanrıverdi, Burhan'ın bu tavırlarından ötürü kızıp gitmeye çalışınca Burhan, her defasında yumuşak moda geçiyor ve Tanrıverdi'ye işini halledene kadar yapay bir şekilde "normal davranmaya" çalışıyor. Birlikte futbol ve futbol kavramlarını çalışıyorlar. Burhan Tanrıverdi'yi fazlasıyla zorlasa da Tanrıverdi, ona sabredip malını daa bildiği için, içindeki iyi insanın galip gelmesini sağlıyor ve Burhan'a futbol ve futbol kurallarını anlatıyor. Buna rağmen Burhan futbolla ilgili doğru düzgün bir şey öğrenemiyor ve maç akşamı ekibin içinde var olma çabasıyla daha da fazla saçmalayıp yine aslında olmasını istediği ama kendisinde olmayan şeyleri varmış gibi göstermeyi başaramıyor. İşin sonunda Burhan, tahmin edileceği üzere Tanrıverdi'ye de en ufak bir minnet duymuyor. Sonrasında onu yine "köylü" ve "pabucumun rockçısı" gibi hakaretleri ile aşağılamaya devam ediyor.
Burhan’ın bir başka özelliği ise ölücü seviyesinde cimri bir o kadar da bencil olması. Ölücü seviyesinde derken abarttığımı düşünmüyorum. Burhan, bir gün, bir ayakkabı mağazasının 50 TL’ye garantili ayakkabı sattığını ve mağazanın alıcıya, her koşulda ayakkabı tanınmayacak hâle gelse bile, değişim yapma hakkı tanıdığını öğreniyor. Nefes nefese, ayakkabı mağazasının kapanmasına az bir süre kala mağazaya yetişiyor ve ayakkabıyı alıyor. Sonra aldığı ayakkabı ile normalde pek yapmadığı şeyleri yapıyor. Sokak arasında çocuklarla ve iş yerindekilerle ofislerinde futbol oynuyor. Ayakkabının tabanı ile duvara çivi çakıyor, ayakkabıyla ceviz kırıyor. Evde ayakkabının tabanına basa basa olduğu yerde zıplıyor. Ayakkabıyı büküyor, yırtıyor. Sonra gidip ayakkabıyı mağazada değiştiriyor. Ayakkabıyı değiştirme işlemini muhtelif bahanelerle defalarca yapıyor ve en son satıcıyı bu durumdan yıldırıyor. Ama ayakkabı değişim garantili olduğu için satıcının elinden bir şey gelmiyor ve mağaza yeni ayakkabıyı Burhan'a yine vermek zorunda kalıyor. Burhan Altıntop, alışveriş sitesi kampanyalarındaki ölücülere ne kadar da benziyor…
"Ben aslında yoğum." diyerek komşusuna yaptığı onca eziyetten sonra o komşunun aslında bir diş doktoru olup Burhan'ın bunu bilmeden o doktora muayene olmaya gitmesi, mesleğinde pek de iyi olmayan başka bir doktorun, yanlış rapor sonucuna bakarak Burhan'a yakın zamanda öleceğini söylemesinden sonra Burhan’ın bastırılmış duygularını ortaya çıkarıp, saçlarını boyatıp etek giyerek kalan zamanını bu şekilde geçirmeyi istemesi, işten kovulduktan sonra bunu kendine yediremeyip derin bir depresyon durumuyla kendini salarak o titiz adamın evinin koca bir çöp ev olması derken onun paçozluklarını her bölümde bir şekilde görüyor ve analiz edebilme imkânı buluyoruz.
Burhan, bütün bu âvamlıklarına rağmen iş yerinde bir şekilde idari konumda bir makama gelmiş. Bu durum, seyirciye karikatür bir şekilde aktarıldığı için dışarıdan bakan gözler "Nasıl olabilir bu?" diye şaşırıyor olabilir. Ama durup, gerçek hayata şöyle dışarıdan bakınca birçok makam sahibi de çok karikatür birer örnek değil midir? Burhan Altıntop da makamını kaybetmemek için her türlü pisliği yapabilecek kapasiteye sahip…
Bu karakter "Sürpriz nedir?" sorusunun en somut cevabı olabilir. Çünkü adamın nerede ne yapacağını kestirmek, hangi çakallıklara ne zaman ve nasıl başvuracağını öngörmek, olaylara vereceği tepkinin ne seviyede olacağını tahmin etmek bazen çok zor. Bir bakarsınız yıl başında muhtelif firmalardan Avrupa Yakası dergisi çalışanlarına gelen hediyeleri sabah erkenden işe gelip sanki hediyeler kendine gelmiş gibi katakulli yaparak hediyeleri iç ediyor, bir de bakarsınız ki Sütçüoğlu ailesine o zamana kadar görmedikleri ev ekonomisi bilgisini, sonunda herkesi illallah ettirse de, karşılık beklemeden öğretebiliyor. Tam içinizden "Ne kadar iyi bir adam!" derken bir anda kafa göz dalmak isteyeceğiniz bir tip. Bu uç şekilde duygu değişimine sebep olan da aslında yine kendisi. Aynı adamın ev ve mutfak işlerinde gayet maharetli olup bu konularda iyiyim diyenlere rahatlıkla meydan okuyabilecek seviyede olduğunu da görüyoruz.
Gülse Birsel neden böyle bir karakter yazmış olabilir?
Gülse Birsel, iyi bir yazar, iyi bir senarist. Aynı zamanda iyi bir gözlemci ve elit bir kadın. Çevresini de, yaşadığı ülkenin yaygın kültürünü de iyi biliyor ve bunu iyi bir gözlemle mizaha yedirebiliyor. Burhan Altıntop karakteri bakıldığında çok uç bir karakter gibi görünüyor olabilir. Ben, Gülse Birsel'in mizahını biraz da abartarak oluşturduğu bu karakterde tek bir insanı anlatmaya çalıştığını düşünmüyorum. Yani bu karakter ile yansıtılmaya çalışılan aslında birçok karakterin, altkültürün bir araya getirilmiş hali. Altkültürü iyi bilen bir insana "Altkültür nedir? Kara Anadolu nedir?" diye sorsalar muhtemelen Burhan Altıntop karakterinde ne varsa çoğunu anlatacaktır. Ki Burhan karakterinin Anadolu'dan, Tokat'tan gelip, bulunduğu ortamda nasıl sırıttığı, ortama asla uyum sağlayamadığı ve çoğu zaman düzeni bozan bir tarafının olduğunu da düşününce haklılık payımız biraz daha artıyor…
Dizi bittikten çok sonra gerçekleştirilen bir röportajda Gülse Birsel, dizinin neden bittiği sorusuna "Diziyi biz bitirdik." diyor. Çünkü artık Burhan Altıntop karakterine ve diğer bazı karakterlere yazabilecek bir şeyinin kalmadığını söylüyor. Diziyi, Gülse Birsel gerçekten de kendisi bitirmiş olmayabilir. Çoğu kişinin gülüp geçerek izlediği Burhan Altıntop dizide bir karakterdi, artık onu her yerde görüyoruz. Bu karakterin özellikle köşe başlarında olması ve bunun artık gülüp geçilecek seviyeyi çoktan geçmiş olması dizinin bitirilmesinde belki önemli bir etken... 190 bölümlük Avrupa Yakası dizisinde Burhan Altıntop, diziye 3. sezonda giriyor. Haftada bir bölüm yayınlanan ve ortalama 1-1,5 saat süren dizide Burhan karakterini her bölümde yoğun olarak anlatabilmek takdire şayan. Gülse Birsel, dizinin 3. sezonundan itibaren Burhan karakterini diziye sokarak karakterin, gerçek hayatta her yere sirayet edeceğini öngörmüş olabilir. Dolayısıyla Gülse Birsel, Burhan karakterinin tüm köşe başlarına varıncaya kadar yayılmaması gerektiğini de biliyor. Bunu da bize Avrupa Yakası dizisiyle anlatmaya çalıştığını ve bu konuda önemli bir mücadele verdiğini bugün daha iyi anlıyoruz.
Nuri N. DOKUZOĞLU
Kaynak:
1-https://www.youtube.com/watch?v=9vj5SNyFBRQ
YORUMLAR