Kuşaklar arası farkın günden güne arttığını görmekteyiz. Bunun olumlu - olumsuz birçok tarafı var. Ben olaya, bunun olumlu bir gelişme olduğu kanaatiyle yaklaşmak istiyorum.
Kuşaklar arası farkın açık olması, dede ile torunun ya da baba - anne ile çocuğun birbirini anlamaması kötü bir durum gibi görünebilir. Aksine ben bunun, toplumumuz açısından hayırlı olacağı kanaatindeyim. İletişim kopukluğu yönünden tabii ki de kötü bir durum fakat bazı durumlar bende bunun çok da kötü bir durum olmadığı kanaati uyandırdı. Şöyle ki; dünyadaki gelişmeleri, teknoloji hızını, değişimleri yakalamak ya da bunlara yetişmeye çalışmak gerçekten güç bir durum. Ama gerisinde kalmak da ciddi bir sorun. Hatta görünen o ki başlı başına bir beka sorunu. Eski neslin yani günümüzün ortalama yaşlı ve orta yaşlı kesiminin bu gelişmeleri takip etmesi, anlaması ve buna göre gardını alması pek mümkün gözükmüyor. Öyle ki yine aynı neslin yeni bir şeye açık olması da pekala zor. Aynı zamanda, bu kesimin kendisine dayatılan bilgiyi, kuralı, -adını ne koyarsanız artık- doğrudan kabul edip bunlar arasında kıyas yapamadığını da düşünürsek, değişen dünyada asla üst bir konumda olamayız. Sosyal mecraları bile Cuma ve özel günler kutlamaları dışında aktif kullanamayan bir nesile ne yapay zekayı ne de bilimum gelişmeleri anlatabilirsiniz.
Peki yeni nesil çok mu zeki? Ya da mantığı çok iyi kullanıyor, olaylara analitik bakıp olguları daha mı doğru değerlendiriyor? Bu başlı başına bir araştırma konusu. Fakat şöyle bir gerçek var ki, yeni neslin kendi döneminde sosyal mecraların çokluğu, dünyadaki gelişmeleri takip edip bu gelişmeler hakkında yorum yapabilmesi, medyanın dayattığı bilgi içeriğinden bağımsız daha doğru ve daha gerçekçi bir şekilde bilgi ve olayların yayılıyor olması sebebiyle de bu neslin yeniliğe ve farklılığa açık olması, onları bir kaç adım öne çıkarıp eski nesil ile aradaki farkın da açılmasına sebep oluyor. Fark açılmasına açılıyor ama olayları ve durumları okuma, analiz etme şekli de değişiyor. Ezberler yıkılıyor ve daha sorgulayıcı bir profil oluşuyor.
İşte burada tam olarak yapılması gereken bu yeni nesile sahip çıkmaktır. Bu sahiplenme, eski usüllerle değil tamamen yeni usüllerle, alışılmamış bir insan kaynağı profiliyle ülkemizi dünya ile yarışacak konuma getirmekle olmalıdır. Yoksa istediğiniz teknolojik imkanı kurun, en iyi binaları hizmete sunun, ciddi bir gelişim sağlayamazsınız. Bu gelişimi, yepyeni bir anlayışla, bilgiyi özümseyen, analitik bakabilen, eski usüllerle hiçbir yere varılamayacağı kanaatine inanan, birbirine muhteşem bir bağlılıkla bağlı olan ve organize olabilme yeteneğine sahip kişilerle yapabilirsiniz. Yoksa yine eskiden olduğu gibi yeteneklerimizi kaybetmeye, dünyanın gerisinde kalmaya ve almazlığın en alt versiyonları yüzünden ahmakça problemlere uğraşmaya devam ederiz.
Yenilenmek, değişmek, her türlü fikre açık olmak şart üstü şart, “farz üstü farz"dır. Dönemimizin savaşının “besili atları"nı yepyeni usüllerle hazırlayanlar bu savaşta galip gelecek olanlardır.
Nuri N. DOKUZOĞLU 01.06.2019 (Proje 99)
YORUMLAR