Bazen aşırı komik şeyler karşısında kahkaha atacak hazırbulunuşluluğa sahip olamadığımdan küçük tatlı bir tebessümle yetinmek zorunda kalıyorum. Ama işte işin hakkını verememek, o kahkahayı atamamak içimde bir ukde olarak kalabiliyor. Nedir bu bazen gelen kahkaha atamama hali? Bazı insanlara bakıyorum ne de güzel kahkaha atıyorlar. Karın boşluklarında tam da kahkahaya yetecek kadar biriktirilmiş havayı kademeli bir şekilde boşaltarak rahatlatıcı bir gülüşle sanki günah çıkarıyorlar. Öyle delicesine bir rahatlama... Sessiz sakin, pısırık adamların belki biraz mazlumların kahkaha attığını niçin göremiyoruz? Birisi de çıkıp şu meseleyi niye konuşmuyor? Bu da bir memleket meselesi sonuçta. Bir arkadaşım var, "Bu fakir fukara da lüks karışık kuru yemiş yiyebilmeli ulan!" mottosuyla yaşıyor. “Ulan!”, kısmı en sevdiğim kısım. Bakın bakalım, yumuşacık yanaklara sahipseniz birisi gelir makası alıverir. O yüzden pek mühim bir meselemizdir o kahkahanın yediden yetmişe cihat eder gibi atılabilmesi. Sıradan vatandaşın standardı olmalı ağız dolusu kahkaha atmak. Yaradan da ister ara sıra gülelim, eğlenelim. Kahkaha atamayan ya da kahkaha atmayı kendisine yakıştıramayan adam biraz sorumludur geriye kalan hüzünden.
Her bir mülayim adam gizlice kendisi gibi olanlarla anlaşıp hiçbir şekilde kahkaha atmayacakları konusunda and içmiş olabilir mi? Yoksa bazı insan kümecikleri var ve kendilerine has iç yasalarla bu yasaların farkına bile varmadan canhıraş bu tiplemeyi yaşatmaya mı çalışıyorlar? Bu kümecikleri "sınıflandıran" da sistemin ta kendisi. Şöyle malzemeye bir bakıyor ve diyor ki, bu titreşim şurada var olabilir. Alıyor, onu oraya koyuyor. Neden mi? Ne bileyim ben... Bu pek alakasız bir soru olurdu doğrusu.
Çarpık ve zayıf titreşimi ile yanımda beliren adamla şehrin kenar mahallesindeki bir alt geçitten geçiyoruz ve yapının ucubeliğine dayanamayıp, "Bu da ne biçim alt geçit arkadaş, anlamsızca keskin virajlı, dar ve çok dik." diyorum. Yanımdaki adam da münafıkça olduğunu bir sonraki cümleden anlayacağım şekilde benim sitemime katılarak "Bayağı kaza da oluyor, yakın zamanda yapmışlardı." diyor. Dayanamayıp (dayanamadığının farkında değil) "Bunu geçici olarak yaptılar, zaten yenisini, hem de çok daha iyisini yapacaklarmış." şeklinde gıcık veriyor... Bu sefer sağlam bir şekilde dayanarak soğukkanlılıkla, "Geçici alt geçit mi olur?" diyorum. "Ne bileyim ya ben mi yaptım sanki niye oraya takılıyorsun?" diyor. Ben de kendi kanun kitapçığımdan okuma yaparak içimden diyorum, "Evet, sen o ucube yapının çimentosusun...". Seni o çirkin geçite malzeme yapan, iki kulağını da tıkayan, seni taşlaştıranlardan yiyemediğin lüks karışık kuru yemişin hesabını sormak için sık sık kahkaha atmamız gerekiyor.
Evet bu çok komik bir fıkra ama şimdilik gülünecek bir şey yok. O yüzden şöyle kallavi bir kahkaha atabileceğimiz boşlukları bulmalıyız.
Behzat MALÛMAKA
YORUMLAR