Neyle mücehhez hale geliyorsak onunla mücadele ediyoruz. İrade ile yönlendirilen arı bir akla mı, yoksa bir takım spontane gelişen algoritmalara mı bağlı yaşıyoruz?
İlk kanaata güvenmemek gerekiyor. Pavlov’un köpeği ile ilk defa somut bir örneği oluşturulan koşullanma türleri ayniyle hayatımıza da yansıyorsa o noktada ufaktan silkelenmeliyiz. Mevzubahis koşullanmada hayvan, tamamen bitişiklik kurallarına bağlı olarak bir ön kabul sahibi haline getiriliyor. Zilin ve ardından etin verilişi tekrar ettikçe köpek iki nesne arasında bir bağ kuruyor. Bir süre sonra zilin çaldığını duyan köpeğin, et henüz gelmemiş olmasına rağmen salya akıttığı gözleniyor.
Birkaç farklı koşullanma türü daha var. Bazıları o kadar alakasız ve random gelişiyor ki dışardan bakanın, durum ile tutum arasında tutarlı bir bağlantı kurması neredeyse imkansız. Örneğin naftalin kokusundan tiksinen, iğrenen, içi geçen bir adam düşünelim. Naftalin kokusunu aldığı sırada bu kokunun bulunduğu odada bir başka kimseye maruz kalsın. Bir başka sebep olmaksızın zamanla o kişiden de tiksinmesi ve koku yokken de o adamı gördüğünde rahatsızlık duyması koşullanmalardan sadece bir tanesi. Bir durup düşünmelim. Bu resmen komik. Komik, çünkü insanı insan yapan kodlara ters. Yani olağandışı.
Şöyle bir durup karar veriş aşamalarımızı bir düşünelim. Ağzımızdan çıkan kelimelerin, zihnimizden geçen düşüncelerin nerelerden geldiğini bulmaya çalışalım. Hatırlamaya zorladığımızda kendimizi, tam o karar kısımlarında zaman zaman aceleci ve eksik muhakemeli karar alışımızı fark edeceğiz. Kabul ettiğimiz o şey aslında bizim fikrimiz olmayabilir. Şeytanın üfürdüğünde de bu minvalde bir mukavemet yok mu? Bazen ondan bize geleni bizden sanırız. Hakikaten ne kadarına hakimiz ve yüzde kaçı bizim? Şüphesiz irade (özellikle bir çeşit hayal kurabilme, kurgu yapabilme yeteneği yönünden) bizi diğer canlılardan ayıran yegane unsur.
İçime doğuyor... Bu adamı da hiç sevmiyorum. Falanca işi yapacakken hep anlamsız bir daralma geliyor. Bir sebebi de yok ama nedense...
Her yaşantının bir müsebbibi olmayabilir. Yan yana gelmiştir. Tevafuken ardı ardına sıralanmıştır. Pekalalar ve aman amanlar aynı karede olabilir. Aklen terbiye edilmiş zihinden elmaları ve armutları ayırabilmesi beklenir. Aksi halde köpeğin bir Pavlov’u olduğundan bahsediyor olabilirdik. Amiyane tabirle, ayırt edebilen sıfatımızdan uzak kaldıkça insan türünü tam bir kurguya sahip olmayan, sadece belirli algoritmalarla karar vererek harekete geçen hayvan aleminin üyelerine, bir kademe daha yaklaştırmış oluruz.
Sıklıkla ön yargı, gerçeği absorbe edecek olan koşullanmalardan doğar. Ve “Olayı nereye çekerseniz çekin, ön yargı gerçeği hep saklar.”*
*12 Angry Man (1957) / Sidney Lumet
Behzat MÂLUMAKA 09.04.2019 (Proje 99)
YORUMLAR