Behzat Malumaka

Behzat Malumaka


Bu Nasıl Bir Koku Arkadaş

10 Mart 2022 - 16:23

Develi Bekir bir tanıdığının yaşadığı olay üzerinden hataların üstünü örtmekten bahsediyor. Tüm vakitler mümkün mertebe camiye giden bu kişi camide cemaatle namaz kılarken hep aynı yere, aynı kişinin yanına duruyor. Bir gün misafiri geliyor ve beraber camiye gidiyorlar. Fakat bu kez misafiri, her zaman yanında namaz kıldığı adamla arasına giriyor. Camiden çıktıktan sonra misafir diyor ki: “Yav arkadaş hemen sağımda biri vardı, bir kokuyor bir kokuyor, selamı zor verdim, baygınlık geçirecektim. Bu nasıl bir koku arkadaş…” diye şekva edince ev sahibi ellerini misafirinin omzuna koyup demiş ki: "Ben 15 yıldır bu camide onun yanında namaz kılarım ve 15 yıldır da onun yanında dururum ki onun kokusundan başkası rahatsız olup da gıybet etme durumuna düşmesin, onun günahına girmesin."

15 yıldır gördüğü arıza karşısında aldığı tedbir gerçekten çok ibretlik. Bu aklın, çok efektif kullanıldığı zannına bayılıyorum. Bu hikayede hissedilen bir şey var. Var ama ispat edemem. Aslında ederim ama ispat gerekmez diye düşünenlere eziyet etmek istemiyorum. Onlar bu hikayenin anlatıldığı vidyo içeriğinin ilk beş saniyesinde benim ne demek istediğimi çok iyi anlayacaklardır. O ses tonu, o ağızdaki kaymalar... Belli makamları var bu işin. Belli melodileri, belli akıl yürütmeleri, belli bir akmayışı var. Küçük faydaları çocuksu bir saçmalıkla kucaklayışlarından geriye kalan yapay dallar, ince kökler var. Kelimelerin gölgelerinden meydana gelen cümleleri, o çarpık cümle mühendisliğinden ürettikleri yamuk namluları var. Şu derdi garibanca göğüsleyişteki göz dolduran akıl zaafı kalkıp da komşusunun koku problemini kökten çözebilecek değil ya. O da kısmen haklı aslında. "Kokuyorsun komşum, yapabileceğim bir şey var mı, bir tedavisi yok mu?" dese, muhtemelen bir daha konuşmazlar. Çünkü aynı yoldalar.

İçerikte anlatılan ikinci hikaye romantizmin çıtasını biraz daha yükseltiyor. Bu hikayede de sınıfından bir arkadaşının eşyasını çalan bir öğrenci yıllar sonra, derste üzerlerini arayan öğretmeni bir parkta görüyor. Biraz hoşbeş sonrası, öğretmenine yaptığı hırsızlık sonunda kendisini ifşa etmediği için teşekkür ediyor. O da ne? Meğer öğretmen öğrencilerini ararken onlara gözlerini kapamalarını söylediği gibi kendi gözlerini de kapamış. Çalınan eşyayı bulduğunda da diğerlerine hissettirmeden masaya koymuş ve aramaya devam etmiş. Hırsızın kim olduğunu o söyleyene kadar kendisi de bilmiyormuş. İşte burası yine çok ibretlik. Bunu hırsız üzerindeki kanaati olumsuz yönde etkilenmesin diye yapmış. Hırsızla alakalı kanaatimizde neden hırsızın hırsızlığını göz ardı ediyoruz? Onu hemen hırsız olarak ilan etmesini beklemiyoruz tabii ki ama bu sözde aşırı incelik bizi zayıflatan, gerçeklikten koparan naifliğin ta kendisi değil mi? Galiba arkasını döndüğünde sorun kalmayacağı için ayıpların üzerleri de örtülmüş oluyor. Eğitici olarak süreci kontrol etmesi gerektiğinden içinde bulunduğu frekans onu müdahaleden uzak tutarak bir şekilde zulmü körüklüyor. Bu iki hikaye özelinde çok konuşmanın lüzumu olmazdı fakat, bu tarz olması gerekenden çok daha yaygın.
Behzat MÂLUMAKA 17.02.2022 (Proje 99)

YORUMLAR

  • 0 Yorum