Bir Katolik, bir Protestan ve bir Musevi az önce altı ay ömrü kaldığını öğrendiğini söyleyen bir arkadaşları ile konuşuyorlardı.
"Siz ne yapardınız," diye Katolik olana adam sordu, "Şayet doktorunuz yaşamak için altı ayınız olduğunu söyleseydi?"
"Ah!" dedi Katolik. "Bütün mal varlığımı kiliseye bağışlardım, her Pazar ayine katılırdım ve düzenli olarak benim Hail Marys'imi söylerdim."
"Ve sen?" diye sordu Protestan'a.
"Her şeyi satardım ve bir gemi ile dünya turuna çıkardım ve çok iyi vakit geçirirdim!"
"Ve sen?" diye sordu Musevi'ye.
"Ben mi? Başka bir doktora giderdim."
Her insan yerine göre kendini zeki veya akıllı hisseder, konu açılınca "heeeyt" tavrıyla zekasını ispata azmeder. Yeteneklerin hep zeka ile bağlantısı olduğu kabul edilir. Görsel, işitsel zekadan bahsedilir. Bütün bunların doğru ve kabul edilir bir tarafı vardır. Fakat an gelir insanın eli ayağına dolanır. An gelir kaçar, çözüm bulamaz, kabullenemez.
Zeka bütün endişelerimizi bir kenara koyduğumuz zaman açığa çıkıyor. Bütün korku ve kaygılarımızı.. Kendinizi en iyi hissettiğiniz anları düşünün? Muhtemelen bu hissiyatı yaşadığınız anlar olduğunu göreceksiniz.
Ve hepsi hepsi "duunya"ya beraber indirildiğimiz, belki de birbirimize yapışık, şeytanla ve onunla baş başa girdiğimiz imtihanla alakalı.
Ahmet A. KEFENOĞLU 2.10.2017 (Proje 99)
YORUMLAR