Akşam yemeğini yedikten sonra yürüyüş yapayım dedim, zaten spor salonuna da gidemiyorum. Yürüdüm yürüdüm. Aklıma bir arkadaşımın bahsettiği kahve ve kahvenin sahibi geldi.
Yaşadığım bu küçük ilçede az rastlanır tarz ve kalitede bir insan. Uzun zamandır ertelediğim bir işti. Kahveye girdiğimde tanıdıklar masalarına çağırdılar. 2 bardak çaydan sonra abinin yanına yaklaştım.
Kendisi zamanında resmi turizm bürolarında müdürlük yapmış. Birkaç dil biliyor. Çeviri yapıyor ve söylediğine göre durmadan kitap okuyor. Tanıştım. Daha uygun bir zamanda geleceğimi söyledim.
Kahvenin duvarlarında başka çay ocaklarında, kahvelerde göremeyeceğiniz cinsten yazılar vardı; içinde olumlu mesajlar olan atasözleri ve vecizeler. Hepsi dikkat çekici ve etkileyiciydi. Dikkatimi tam karşımda duran şu cümle çekti ve defalarca okudum belki de on defa. Hani gözün dalar sonra fark edersin dikkatini diğer olgulara çevirirsin. Benimki öyle değildi işte.
Duvarda okuduğum cümle şu idi: "Yaşadığın yeri cennet yapamadığın müddetçe, kaçtığın her yer cehennemdir."
Abiye resmi görev/leri neden bıraktığını sorduğumda. "Büyük bir haksızlık" yapmam teklif edildi, bırakmayı seçtim, dedi.
Haksızlık yapmamamızın çok zor olduğu bir durumla karşılaşabiliriz. Bütün servetimizi, şöhretimizi terk etmek durumunda kalabiliriz. Fakat çölde bir vaha da inşa edebiliriz. Allah bizi salihlerle haşr eylesin.
Ahmet A. KEFENOĞLU 14.11.2017 (Proje 99)
YORUMLAR