İrade, önemli bir mevzumuzdur. İrade kavramının tanımını, karar verebilme, seçebilme yetisi olarak kabul ediyoruz. İrade kavramının, sigarayı bırakırken, ekmeği azaltırken, şeker kullanmaktan vazgeçerken aklımıza gelmesi, onu hayatımızın diğer anlarında da kullanmadığımız anlamına geliyor.
Nefes alıp verirken, yaşıyorken, bize sunulan seçeneklerden birini seçerken yaptığımız muhakemede kullandığımız kaynağa da irade diyebiliriz. Yani irade bir kaynaktır. Ve bazen kaynaklar tükenebilir. İrademizi kaybettiğimizi düşündüğümüz durumlarda kaynağın kaybolması, tükenmesi durumuyla da karşılaşmış oluruz. Bu sarhoşluk durumunda savaş-kaç ikiliğinde genellikle kaçmayı yani kolayı tercih ederiz.
Geceden keyif aldığımız için erken yatma yükümlülüğünden kaçarak günün mesaisini uzatırız. Dizi izlemekten keyif aldığımız için projemize odaklanma yükümlülüğünden kaçarız. İlmi seviyemize denk veya ilmi seviyemizin altındaki insanlarla sohbet etmekten keyif aldığımız için kitap okuma, anladığımızı fark ettiğimiz hususları değerlendirerek yeni bir bakış üretme yükümlülüğünden kaçarız. Bütün kaçışlar ana rahmindeki huzuru ararken rast gelinen duraklar olur. Ve daha da öncesi ve ötesi koparıldığımız kaynağa, huzura geri dönüş isteğiyle rast geldiğimiz bağımlılıklar ve duraklar olur.
Meselesi olmak, her an bir iş ve oluş akışı içinde, bir organizasyonun bir ferdi olmak bizi hem ana rahmindeki huzura, hem de daha ötesinde, kaynağa, gerçek huzura bağlar. Kaçmaklardan, bağımlı zihin hallerinden uzaklaşmak ancak kendimizden büyük bir meseleye bağlanmakla mümkün.
Fıtrata geri dönmeyi istemek bile, bizi hem biz yapar hem de cihat vazifesinde üstün vasıflar sağlayacak kapıları açar. Fıtratın hükmünün olduğu anlar çeliğin büküldüğü, bakırın altın olduğu, uykunun uyanıklık, siyahın beyaz, ateşin suya döndüğü anlardır.
Ahmet A. KEFENOĞLU 20.03.2018 (Proje 99)
YORUMLAR