Dövüş Kulübü filminde bir ev ödevini yerine getiren Tyler ve Anlatıcı, bir bakkala girerler ve kasiyer olduğunu düşündüğümüz Raymond K. Hessel'ı kafasına silah dayayarak dışarı çıkarırlar. Adamın cüzdanını kurcalayan Tyler, elemanın kullanım süresinin dolduğunu anladığı üniversite öğrenci kimliğini çıkarır. Raymond'a hangi bölümde okuduğunu sorar, o hatırlayamaz; silahın kabzasını adamın kafasına vuran Tyler tekrar sorar: "Ne olmak istiyordun?". Eleman, "Veteriner" der. "Demek daha çok okuman gerekiyordu." der Tyler. Eleman, "Hem de çok." der. Tyler'ın "Ölmek ister miydin?" sorusuna eleman, "Hayır." cevabını verir. Tyler, elemanın ehliyetini alır ve 6 hafta içinde veteriner olmak için bir şey yapmazsa öleceğini söyler. Tyler, ev ödevini yapmıştır. Raymond'a ölüme yakın bir deneyim sunmuştur. Raymond, koşarak evine kaçarken Tyler: "Yarın Raymond'ın hayatındaki en güzel gün olacak. Sabah yapacağı kahvaltı, ikimizin de bugüne kadar yaptığı kahvaltılardan çok daha lezzetli olacak." der. Tyler, iyi ya da kötü bir tercih yapmaktan Raymond’ı alıkoyan sünepeliği elinden alır. Ona kendisine dair yeni bir düşünce biçimi kazandırır. Bunu yaparken de bizzat Raymond’ın aslında sahip olduğuna inandığı tek şeyi, onun hayatını elinden alır gibi yapar. Raymond bakmaktan korktuğu şeyi artık görmezden gelemez hale gelir ve uyanışı için ihtiyaç duyduğu yeter şarta ikna olma fırsatını ele geçirir.
Dövüş Kulübü'nün yine can alıcı sahnelerinden başka birinde Tyler, direksiyondadır. Anlatıcı, Tyler'ın yapıp ettiklerinden rahatsız olmaya başlamıştır ve arabada ona isyan etmeye başlar. Tyler, "Bırak şu her şeyi kontrol etmeye çalışmayı." diyerek direksiyonu bırakır ve araba başka bir arabaya çarpar, rampadan aşağı düşerken takla atar. Takla atmış arabadan çıkan Tyler, Anlatıcı'yı çıkardıktan sonra kahkaha atar ve şunu söyler: "Hayata yakın bir şeyi deneyimledik.".
Bahsedilen iki sahnede de, ölüme yakın veya Tyler'ın deyimiyle hayata yakın iki farklı deneyim anlatılır. İlkinde hayatta yapmak istediği, başarmak istediği bir şeyden sadece zor olduğu için vazgeçen bakkal çırağı Raymond'ınki diğerinde ise Kıyamet Projesi'ne ayıkmayan Anlatıcı'nınki olmak üzere ölüme yaklaşan iki kişinin gerçeğe uyanması anlatılır. Gerçeği görmek istemeyen, görse de kabul etmeyen bir kişinin gerçeğe ayıkması için ölüme yakın bir deneyim şart mıdır? Ölüme yakın deneyim denen şeyi kişi kendi başına sağlayabilir mi?
Hikâyenin başında uyumakta zorlanan Anlatıcı, doktordan kendisine hap yazmasını istiyor. Doktor; "Egzersiz yap, sana doğal uyku lazım." deyip onu reddedince çok acı çektiğini söylüyor. Doktor acı çekmenin ne olduğunu sen nereden bileceksin der gibi ona gerçek acıyı göstermek için testis kanseri hastalarının terapi grubuna gidip hastaları görmesini tavsiye ediyor. İşin başında acı çekenleri görmeyi kabul eden Anlatıcı, burada sahte de olsa gerçek bir acı yaşayan insanların acınası hayatlarını görüyor. Terapi seansına ilk gittiği gece bile bebekler gibi uyuduğunu söyleyen Anlatıcı, kendisi gibi terapi seanslarına hasta olmadığı halde giren Marla'yla karşılaşıncaya kadar uykusuzluğu yener. Ölüme yani gerçeğe yaklaştığında Marla tarafından itilen Anlatıcı, uçakta Tyler'la tanışana kadar gerçekle yalanı ayıran perdenin karşısında, yalan tarafında kalacaktır. Marla karakteri, ikisinin de hiçbir sağlık problemi olmadığı halde testis kanseri terapi grubunda Anlatıcı'yı yakalar. İkisi de bir yalanın içindedir. Anlatıcı yalanın içindeyken ikinci bir yalan olan Marla karakteriyle de uğraşmak zorunda kalacaktır. Bu sorunla yüzleşmek istemeyen Anlatıcı, Tyler’la tanışana kadar her zaman yaptığı gibi kaçmayı seçer.
Hikâyenin her yeni adımında anlatıcının bedeni acının üst eşiklerine ulaşır. Önce terapi grupları, sonra Tyler'la başlayan dövüş kulübü deneyimi; Tyler'ın elini kimyasal bir madde ile yakması sırasında yaşadığı saf acı deneyimi; işten tazminatla ayrılmak için kurguladığı, patronun yanında kendi kendini dövmesi olayı; başta anlatılan, Tyler'ın arabayı ölüme sürmesi sonrası hem kendi varlığına hem Kıyamet Projesi'ne ayıkmaya başlaması ve nihayetinde gerçeğe uyanması.
Filmde bir proje olarak ifade edilen Kıyamet Projesi, mensuplarının beraberce yaptıkları ev ödevleri ve beraberce ortaya koydukları işlerle büyüyen bir ekip işiydi. Her birinin gerçeğe ayıkması bir diğerinin sayesinde oluyordu. Hikâyenin, Anlatıcı'yı kabz ve bast hallerinde yani darlık, sıkıntı ve rahatlık hallerinde tutarak gerçeğe adım adım yaklaştırması, hakikati arayan bir yolcunun kendisine rehberlik eden, onu terbiye eden biri ya da birilerinin kurgusu aslında.
Nerede ve hangi hayat şartlarında yaşanıyorsa yaşansın, insanın bir diğerine ihtiyacı olduğu kadar kendisine yolda doğruyu gösteren ve bunu canını acıtsa da yapan birine veya birilerine ihtiyacı vardır. Spartalılar asker yetiştirmeye çocukluktan başlıyordu. 7 yaşında evden ayrılan çocuk 20'li yaşlardaki usta öğreticilerin yanına veriliyor. Çocuk onlarla yemek yemeyi, oturup kalkmayı, kendini ifade edebilmeyi, zorlu işlerde çalıştırılarak bedenî disiplini öğreniyordu. 30'lu yaşlara kadar yaşıtları ve ağabeyleriyle günlerini beraber geçiren Spartalı gençler, evlenseler de yemeklerini yine ekip arkadaşlarıyla yemek zorundaydılar. Savaş hilelerini öğrenmeleri, ayvazlıklarını geliştirmeleri için çarşıdan bir şey çalmalarına göz yumulan bu gençler, kendilerine verilen -modern tabirle sosyal mühendislik isteyen- ödevlerle yüksek dikkat, yüksek farkındalık yeteneklerini de geliştiriyorlardı. Osmanlı'da Enderun sistemini kuranlar da aynı amaçlarla Enderun sistemini kurmamış mıydı? Formal eğitimine devam eden çocuk Enderun’da, yani sarayda görenek öğreniyor, bürokrasiyi ve devleti tanıyordu. Bu aynı zamanda onların bir töreye, kuruma, kural ve nizama uygun düşünebilmelerini sağlıyordu. Filmde daha çok kaos düzeniyle karşı karşıya geliyoruz fakat yine kendine has bir düşünce biçimiyle kulübün üyeleri birtakım kurallarla yaşar hale geliyor. Böylece daha önce hayata atılamayan adaylar için hayata dair bir düşünce biçimi geliştiren Tyler, adaylara gerçek bir deneyim sunmaktadır. Tyler'ın tabiriyle hayata yakın deneyimlerle perçinlenen adayların şuuru, böylece en netameli durumlarda en doğru kararları vermeye yatkın hale geliyordu.
İlk halini Project Mayhem (Kıyamet Projesi) ile alan Dövüş Kulübü romanı 1999'da sinema filmine uyarlanarak klişe bir ifadeyle, tüketim toplumunun insanın doğasını çürüten tarafına işaret etmişti. Başka bir kurguda yerel bir gazeteciyi, bir sosyal bilgiler dersi öğretmenini, asansör firmasında elektrik panosu yapan bir personeli Anlatıcı'nın yerine koyup benzer deneyimler yaşatabiliriz. Ve kitabın adını "Proje Dijital" koyabiliriz.
Ahmet A. KEFENOĞLU
YORUMLAR