"İfade yeteneği" çok önemli bir söz öbeği. Allah'a hamd-ü senalar olsun bu söz öbeği ile tanışalı yıllar geçti. Önemini her geçen gün tekrar tekrar fark ediyorum.
İnsanın duygu ve düşüncelerini ifade etmesi gereken zamanda, ifade etmesi gerektiği gibi ifade etmesi toplum olarak her zaman atladığımızı düşündüğüm bir husus.
"Pilava kaşığı saplamak" örneğin, ifade edilemeyen bir durumun sözsüz bir iletişim biçimiyle ifade edilmesidir. Birinin numarasını silmek, sosyal medyadan engellemek veya birini arkadaş olarak eklemek de benzer sözsüz ifade biçimleri. Yalnız sözsüz ifade biçimlerinin anlam yelpazesi o kadar geniş ki muhatap bundan istediğini alabilir. Eğer sözlü olarak ifade edilmesi gereken durumu sözsüz olarak ifade edersek netlik ortadan kaybolur. Netliğin ortadan kaybolması ise inanın vakit kaybından, gereksiz duygu-durum değişikliklerinden başkasını getirmeyecektir.
İnsanın rahatsız olduğu bir durumu ifade etmesi ne kadar gerekli ise hoşnut olduğu bir durumu ifade etmesi de o kadar gerekli. Bu da bir başka husus.
"Büyüklerin yanında konuşulmaz", "Öyle denir mi ayıp?", "Söylemeyeyim burnu kalkmasın" gibi ifade etmenin önüne geçen, değişmesi zor sosyal kodlarla büyüyoruz. Fakat bu ifade etme kilidini açtığımızda bir çok işimizin kolaylıkla hallolduğunu görenler de biziz.
Girişteki yetenek vurgusuna gelecek olursak... Dilimiz, dünyamızdır. Dünyamızın ne kadar geniş olmasını istiyorsak dilimizi de o kadar zenginleştirmeliyiz. Eğer dünyamız genişlemiyorsa bunun sebebi "kelime telakkimiz"in eksik olmasıdır. "Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı. Söz ola ağılı aşı, bal ile yağ ede bir söz." gibi özlü sözlere sahip olmamız bizi ancak okumaya, daha çok okumaya itebilir.
Ahmet A. KEFENOĞLU 19.02.2018 (Proje 99)
YORUMLAR