İslam-Felsefe kültüründe Beytül Hikme dönemi vardır. Antik Yunan'ın felsefe birikiminin önemli bir kısmı bu dönemde tercüme edilmiş daha sonra felsefeye bir rağbet başlamıştır. Bu kültür dalgası bize Kindi, Farabi, İbn Sina, İbn Rüşd gibi isimleri kazandırmıştır.
Saydığım isimlerin felsefe kültürüne büyük tesiri olmuş, kimi yorumlara göre bugünün Batısını etkileyen fikirler bu isimlerden çıkmıştır. Bu isimlerden kimisinin kişisel tarihinde dikkatimi çeken bazı noktaları paylaşmak istiyorum. Sonra konuyu asalete, asabiyeye bağlamak istiyorum.
Kindi, soylu bir ailenin çocuğu, babası dönemin Kufe valisi. Farabi, soylu bir ailenin çocuğu, babası bölgenin önemli bir kalesinin komutanı. İbn Sina, soylu bir ailenin çocuğu, babası dönemin Harmaysen (Samani) valisi. İbn Rüşd, soylu bir ailenin çocuğu, babası ve dedesi dönemin ilim ve siyaset sahasında seçkin isimlerinden.
İslam kültür-medeniyet havzasında önemli fikirler ve eserler bırakan bu isimlerin aileleri hep asil, yerine göre zengin ve devlete yakın kimseler. Dolayısıyla bu ailelerin çocukları ilme, kültüre, sanata daha yakın. Dolayısıyla bu isimlerin yaptıkları çalışmalar daha derin, yazdıkları eserler daha etkili.
Gelelim günümüze... Ülkemize... Aile ve asalet kavramı ülkemizde hemen yok denecek seviyede. Zenginlik, ilimle, anlayışla değil lüksle ve refahla kabul görüyor. Ülkemizde, memleketimizdeki eksikliklerin hepsini tamamlayıcı bir asabiye sınıfının olmayışı tarihimize bakıldığında trajikomik durumlara düşürüyor. İçerideki temel sorunları görmezden gelirken, uluslararası durumlarda ise saç baş yolduracak trajikomik hamleler yapıyoruz. Halbuki her şeye rağmen, her şeye inat, her şey ihsana uygun olsun diye, her şeyde gerekeni yapmak için bir büyük aile mümkün. Ve daha sonra birçok şey mümkün.
Ahmet A. KEFENOĞLU 25.10.2017 (Proje 99)
YORUMLAR