Bütün eğitim sistemlerinin temelinin, dikkati olması gereken yere yöneltmek olduğunu düşünüyorum. Bütün eğitim sistemleri aslında dikkati eğitmek üzerine yoğunlaşıyor. Sadece dikkat üzerine okumalar yaptığımda da bunu aynıyla görüyorum. Top sektirmek, puzzle yerleştirmek, ekmek olacak hamurun yoğunluğunu su ile ayarlamak, bir fizik deneyini her adımına uyarak yapmak, bir resim çizmek, bir resmi yorumlamak, dua etmek, bir oku hedefe göndermek... Hemen hepsi dikkati olması gereken yere yöneltmeyle kamil olan iş ve eylemler. Daniel Kahneman, Hızlı ve Yavaş Düşünme isimli eserinde tam da bu konulara eğilmiş. 2002'de Nobel Ekonomi Ödülü alan yani ekonomi ile bu kadar içli dışlı olan yazarın düşünme, muhakeme ve dikkat üzerine araştırmalar yapıp üzerine eser yazması da benim için manidardır.
Kitapta dikkatin bir bütçesinin olduğuyla ilgili yapılan tespitler dikkatimin yüzde yetmiş beşini çekti. Böylelikle bütçe ile kastedilenin ne olduğuna dair de size bir ipucu vermiş olayım. Konuyla ilgili okuduklarımı daha önceki hayat tecrübelerimle beraber değerlendirdiğimde gerçekten dikkatin bir bütçesinin, bir ölçüsünün, bir miktarının olduğunu, dikkatin nereye nasıl yönlendirileceğinin bizim elimizde olduğunu anladım.
Odaklanmamız sırasında bütün dikkatimizi odaklandığımız iş, oluş, duruma çevirdiğimizi, hiçbir boşluk kalmadığını düşünürüz ve hatta bunun böyle olduğunu biliriz. Fakat dikkatin büyük kısmını, az kısmını, yarısını değişken bir şekilde böldüğümüz işlerimiz de oluyor. Gün içinde dikkatimizi verdiğimiz onca farklı işin arasında, daha iyi iş yapmamızı sağlayacak şeylerden biri, dikkatin belli bir kısmının, günlük işlerden uzak, daha ulvi, daha hakikatli olan bir kaynağa verilmesi olabilir mi?
İnanç kapısından girelim. Farz olan ibadetler, bize kim olduğumuzu unutmayalım kastı ile de kaim olan ibadetler değil midir? Mesela günde beş vakit namaz. Şeytanın çalabildiği dikkati, irade göstererek secdeye, rükuya, kaim olmaya odaklamak, şeytanın unutturduğu "asli vazife"leri tekrar hatırlamak için değil midir bir yerde?
Peki dikkatin bir kısmını sürekli olarak ve irade göstererek içimize, "asli vazife"mize odaklı bir şekilde sürdürmek nasıl olurdu? Herhangi bir olumsuzluk bizi, yapıp ettiğimiz işe bakışımızı kesebilir miydi? Limbik sistemimiz, beynimizin karargahı olan ön korteksi tehdit edebilir miydi? Asli vazifemiz ile bağlantılı bütün işlerimizde daha dikkatli ve daha huzurlu olmaz mıydık? Denemedim ama kulağa hoş geliyor.
Asli vazifemizin içinde kulluk ve cihat var. Düştüğümüz yerden kalkmamızı kolaylaştıracak tek hakikatli yöntem, odak noktamızı kulluğu daha iyi yapmamızı sağlayacak olan cihada yönlendirmektir. Cenab-ı Hak Hicr 29'da insan şekline koyduğu Adem'e ruhundan "üfledi"ğini buyuruyor. Kaçtığımız yer de içimizde korktuğumuz yer de, sığınacağımız da.
Ahmet A. KEFENOĞLU 16.03.2018 (Proje 99)
YORUMLAR