Ahmet A. Kefenoğlu

Ahmet A. Kefenoğlu


3 Cisim Problemi Dizisindeki Bir Sahneden Bir Yanlış Niyet Okuma Örneği

09 Mayıs 2024 - 08:08

3 Cisim Problemi dizisinde ana temadan bağımsız bir sahne dikkat çekiciydi. İşi gücü bırakıp günler boyu, durup durup üzerinde düşünülecek bir sahneydi. Dizinin bazı yerlerinde günlük hayatta karşılaştığımız tuhaf insan hallerini görüyoruz. Gerek senaryonun gerekse senaryonun temeli olan kitabın zekice düşünülmüş kurgu oyunları ve ortalama izleyiciyi/okuyucuyu hayrete düşüren yeni bilimsel gerçeklikleri arasında et ve kandan ibaret olan insanın hallerine değinmesi de takdir edilesi.

Dizinin bir yerinde, deniz subayı rolünde olan Hindistan kökenli karakterimizin, insanlığın uzaylılarla mücadele etmek için kurguladığı projelerde daha fazla sorumluluk almak için projeyi yürüten adamımızdan yani patronundan görüşme talep ettiğini ve bunun kabul edildiğini görüyoruz. Raj Varma kapıyı çalıp Thomas Wade’in odasına girer. Tam kendini ifade edecekken Wade, “Camı açar mısın? İçerisi çok havasız.” der. Esmer karakterimiz Raj, pencereye yönelir, onu açmaya çalışır ve beceremez. Şöyle bir durur: “Ne olduğunu anladım efendim.” der. (Ne oldu yani, neyi anladın birader?) “Pencere tamamen kapalı. İmkânsız bir göreve verdiğim tepkiyi görmek için açmamı istediniz.” Wade, hızlıca kalkar, camı bir tıkta açar. “İki dakikan kaldı.” Esmer kardeşimiz, söze başlar: “Efendim Panama’da iyi iş çıkardım.” Wade, karşısındakinin kendisinden bir talebi olacağını zaten bilmekte olduğu için Raj’ın söze bu şekilde dolaylı bir ifadeyle başlamasını tam anlayamaz. “Övgü mü bekliyorsun? Donanmaya dönmelisin belki de…” der. Halbuki esmer kardeşimiz onunla yani patronla daha büyük işler yapmak istemektedir ve bunu ifade etme biçimi çok dolaylıdır. “Ben uzay filosunda görev almak istiyorum.” diyen Raj’a patronu Wade: “Hangi uzay filosu?” der. Çünkü Wade’e bağlı ekiplerin bir uzay filosu hazırlamakta olduğu bilgisini Raj’ın öğrenmesi mümkün değildir. Bu bilgiyi iki haftadır bilmesine rağmen saklayan Raj’a “İki hafta geç geldin o zaman.” der Wade.

Burası çok önemli: “Haddimi aşmak istemedim.” diyerek cevap veren Hintli kardeşimizin alacağı cevap: “O zaman buraya ait değilsin.” olur. İnsanlığı istihbarat açısından tamamıyla kontrol eden, insanlığı bir tehdit olarak görüp nihayetinde yok etmek isteyen uzaylılarla bir mücadele söz konusu iken daha fazla görev alma fırsatını iki hafta boyunca erteleyen, şöyle biraz düşünen, “Hele dur bakayım.” diyen Hintli kardeşimiz, hem donanmadaki hem de nükleer fizik bilgisindeki maharetine rağmen, doğru sıcak okuma ve doğru niyet okuma konularında yetenekten mahrum görünüyor. Konuşmanın sonunda isteğine ulaşıyor ama muhatabını yormayı, lafı ezim ezim ezmeyi ihmal etmiyor. Sahneyi izleyenler konuşanlardan hangisinin aklının safsataya daha yatkın olduğunu, hangisinin duygudurum kontrolünün zayıf olduğunu kolaylıkla ayırt edecektir.

(Mare Imbrium, Ay yüzeyindeki en büyük krater. Wade, bilim insanları ile geliştirdiği bir projede, yer çekiminin Ay'da daha zayıf olması avantajıyla, o krater üzerinde bir üs kurup daha büyük uzay gemilerini orada inşa etmeyi planlıyor.)

Wade: “Mare Imbrium’a bayılacaksın.” der. Raj, sanki ilk defa duymuş gibi bir şaşkınlıkla “Mare Imbrium! Ay’daki mi?” diye sorar. Bir uzay filosu hazırlandığını bilen, nükleer fizikte yeterli bilgi sahibi biri, patronunun, heyecanını tetikleyici bir sözü karşısında afallar. Wade, konuşmayı şöyle bitirir: “Hayatta kalırsan övgünü de alırsın. Çıkarken pencereyi kapat.”.
İfadelerim arasında Raj’ın Hindistan kökenli olduğunu birkaç yerde tekrarladım. Wade İngiliz, ari ırktan, Raj da Hindu, o da ari ırktan. Dil aileleri aynı, aslında ikisinin de ailesinin konuştuğu dil Hint-Avrupa dili. Fakat biri soğuk, duygudurumuna hâkim, inşacı iken, diğeri bir donanma subayı olmasına rağmen ikircikli, duygusunu tetikleyici bir unsurla karşılaşınca kontrolü kaybetmeye açık, bir durumu ifade etmeye çalışırken dolaylı cümleler kuran, niyet okuması gerekmezken niyet okumaya şartlanmış biri. Niyet okumasının yanlış olması da ayrı bir garabet. Pencereyi açman istendi ve sen açamadıysan önce “pencereyi açmayı beceremediğini” ifade etmelisin.

Sahneyi gerçek kabul edelim. Donanmada subay olan, nükleer fizik eğitimi almış ve akabinde nanoteknoloji ile hayata geçirilen bir operasyonda muvazzaf olmuş bir kişinin bulunduğu sık dokulu çevreler, dolaylı ifadeleri değil net ve direkt ifadeleri tercih etmek zorundadır. Peki adamımız neden “olmamasına” oynar duruma düşüyor? Bu sorunun cevabını Raj’ın dizideki diğer sahnelerinde arayalım. Mesela kız arkadaşını ailesi ile tanıştırdığı akşam yemeği sahnesinde. Fakat bu sahnede Raj’a değil Raj’ın ailesine dikkat etmeliyiz. Dizinin ana karakterlerinden olan Jin, bir astrofizik konusuna dalıp hararetli bir şekilde konuşurken masadaki kişileri görüyoruz. Jin'in sohbeti madalyalı eski asker babanın dışındaki aile üyelerini etkilemeyi başaramıyor. Üstelik Jin’in anlatmaya çalıştığı konu fiziğin en basit konularından biri. Belki de adamımız Raj, küçük ailesinin küçük fertlerinin nazarını dikkate almıyor.
Ahmet A. KEFENOĞLU

YORUMLAR

  • 0 Yorum