Bereketli Topraklar Üzerinde Açlık
Bereketli Topraklar Üzerinde romanında köyden çalışmaya şehre giden Yusuf, Ali ve Hasan'ın hikayesi anlatılır. Pamuk fabrikasında çalışmaya başlayan üç arkadaştan biri olan Yusuf, Allah korkusu ve ayıp kavramları ile yaşarken, Ali her anlamdaki açlığını tatmin edemeyen biridir, Hasan ise fabrikanın dondurucu soğuğunda çalışırken hastalanan, çocuklarına götüreceği hediyelerin hayaliyle yaşayan biridir. Hasan'ın hastalığı ilerler fakat işe beraber başladıkları diğer arkadaşlar Hasan'ın haliyle ilgilenmemektedir. Öyle ki Yusuf ve Ali işten ayrılmak zorunda kalırlar fakat Hasan'ı işçilerin kaldığı barakada bırakırlar. Barakayı çekip çeviren adam onlara "Siz nasıl arkadaşsınız. Arkadaşınızı bırakıp gidiyorsunuz." derken, Hasan "Gözü kör olsun ekmek kavgası.." diyerek onların bu çekip gidişini hoş görür. Buradan anlıyoruz ki onlar benzer bir şekilde hasta düşüp yatalak olsa Hasan da öyle davranacaktı. "Ekmek parası" kavramının içinde vefanın, arkadaşlık değerlerinin, diğergamlığın olmadığını görüyoruz.
Eserin yazarı Orhan Kemal bu sekansı yazarken ağladığını anlatır. Köse Hasan, "Kardaşlar, beraber tuz ekmek yedik. Ola ki, bana hakkınız geçti. benim gücüm yok..." der, Yusuf ve Ali fabrikayı terk ederken. Orhan Kemal bu sözleri aklından geçirirken ağlamıştır. Yatalak haliyle dahi beraber yola çıktığı arkadaşlarının hakkının üzerinde kalmasını istemez Hasan. 70'li yılların olağanüstü fakirlik şartlarını anlatan eser, anadolu insanının çeşitli karakterlerini anlatırken açlığın o insanları nasıl insanlıktan çıkardığını anlatır. Acımasız ve ahlaksız patronlar, toprak ağaları, adalet isteyen işçiyi süründüren ırgat başları, patronun gözüne girmek için her yalan söyleme fırsatını değerlendirmekten geri durmayan aciz işçiler...
Refik Tırpan ALTAY