Tırı Vırıdan Anlam'a Doğru

Oğuz Akıncı

-Gözüne noldu, arpacık mı?

-Yok arpacık değil, aparkat.

-Nasıl oldu?

-Gece kütüphanede çorba dağıtıyorduk...

-Eee, sonuca gel, kim yaptı?

-Kitap attılar. Adamlar yüzüme üç ciltlik romanın ikinci cildini attılar. Hem de en sevdiğim kitabın ikinci cildini... Anlıyor musun?

-Dalga geçmeye devam edersen diğer gözünü de ben morartacağım.

-Tamam lan tamam... Ehehehe. Antrenmanda oldu.

-Bu kadar basit ya, neden kafaya alıyorsun beni?

-Ne yapayım, her şeyi olduğu gibi anlatmaktan yoruldum.

-Nasıl yani? Bir şeyi olduğu gibi anlatmazsan, etrafından dolaşırsan daha çok yorulmaz mısın?

-Haklısın lan Hüseyin, bunu bir düşüneyim.

-Benim adım Hüseyin değil ki, Abidin.

-Abidinciğim, anlayamıyor musun hala? Yapamıyorum, bir şeyi olduğu gibi yapmayı beceremiyorum. Böyle şeyleri olduğu gibi konuşmak da yoruyor.

-Bence sen ne istediğini bilmiyorsun oğlum.

-Ne istediğimi biliyorum, ne istediğinizi bilmiyorum.

Fakülteden çıkıyorum, burayı o kadar çok sevmiyorum ki, bu yazıyı yazdığım telefonumun tahmin kısmında fakülte yazınca çıkan üç kelimeden ikisi küfür, birisi bağlaç. Binanın içinde bir nefes aldığınız zaman kendinizi nivea kreminin nemli ve esintili rayihasına bırakıyorsunuz. Ya da döl, ter, nem ve tuz karışımı bir hava... Günde üç paket sigara mı daha zararlıdır, bu fakültede aldığınız bir nefes mi? Tartışılır.

-Gerçeklikten uzaklaşmış gibisin, bunu genelde sisli beyinler yapar.

-Bu kadar konuşmadan buraya vardın, tamam. Her şeyi entelektüelize etmek gerçeklikten uzaklaşmaksa, ona yakın olmak için, yani onu avuçlayabilmek için anlayacağın, ideallerden vazgeçip sadece ve sadece tecrübe yoluyla mı hayata devam etmeliyiz?

-Gözünün morluğunda bir çeşit cevap var sanki.

-Henüz cevabını almamış gibisin o zaman.

-Soru sormak istiyorsan açıkça sorabilirsin.

-Ama Abidin, bazen sorular da sorgulanmalıdır.

Kısa bir diyalog olsa bile bu, aynı zihni paylaşmadığımız insanlar arasında oluyorsa her türlü anlama gelebilir. Tecrübe, ki bu hiç boş bir kavram değildir, boşu boşuna bize verilmemiştir, ilerlememiz için bize bahşedilmiş en önemli kavramlardan birisidir, evrimdir aslında. Sınırları zihin belirler ve anlarsınız ki din de tecrübedir. Elimizde kalan en geniş sınırları en samimi insanların zihinleriyle doldurursak asıl anlama ve net bir varlığa kavuşabiliriz.

Bizler insan eliyle yapılmış, insan zihniyle oluşturulmuş bir sistem içerisinde yaşıyoruz. Dolayısıyla aynı düzeni inşa eden aynı zihne maruz kalıyoruz. Anladıklarımız ve yaşantıladıklarımız da onların sınırları, tecrübeleri ve istekleri doğrultusunda oluyor! Nasıl dışına çıkılır? Sorgulayarak, şikayet ederek ve kendi zihnimizin zincirlerini kırarak çıkılır. Kendi zihnimize yakın, özgür ve samimi zihinlerle ortak bir dil, algı ve tecrübe oluşturarak kırılır bu zincir. İşte tam olarak böyle özgür kalabiliriz, tam olarak böyle anlama kavuşabiliriz. Diyaloglar o zaman asıl anlamlarına kavuşur, gerisi tırı vırı, bomboş gevezelik!
Oğuz AKINCI