Mücadele Sanatı

Oğuz Akıncı

Boks, Kick Boks, Muay Thai, Taekwondo, Wushu gibi mücadele sporları stil olarak birbirlerinden farklı olsalar da onlardan edinilecek kazanımlar temelde aynıdır.

Doğru yapılırlarsa hem aklı, -birbirinden ayıracaksak- hem ruhu, hem bedeni, hem de bunların birlikte çalışabilmesinin ürünü olan stratejiyi geliştirir mücadele sporları. Doğru okumak yapılan işteki verimi en yüksek hale getirir. Doğru okumak, almazlığa ve alt kültür kodlarına set çekmektir. Sonrasında bazı sözde müçtehitlerin* sözde haram dedikleri bu dövüş sanatlarının faydalarına sahip olacaksınız.

Bu spor dalları, mücadele anında hayatta kalabilmeniz için beyninizi bırakıp vücudunuzdaki kaslara odaklanan hormonlarınızı yönetebilmenizi, vücudunuza hakim olabilmenizi ve kaslarınızla birlikte aklınızı doğru çalıştırarak akıl oyunu kurabilmenizi sağlar. Belli rutinlerle ilerlediği için, ilkel, avcı toplayıcı, kişiyi duygusal düşündürerek kendisi de dahil etrafındaki her şeye zarar verdiren sosyal normların dışına çıkmanızı sağlar. Özellikle korku ve kaygı gibi duygulara kapılmanıza neden olan amigdalanızı kontrol altına almanızı, duygudurum kontrolü yapmanızı sağlar. Salona girmeden önce frontal lobunuzu geliştirecek işlerle uğraşmışsanız ve sporla yeteri kadar alakanız varsa çok kısa sürede ilerler, seviye yükseltirsiniz. Yaptığınız sporla birlikte teorik fizik, matematik, tarih, felsefe gibi bilim dallarıyla yahut şiir, roman gibi türler üzerine çalışmak gelişiminizi iki kat arttıracaktır. "The Greatest", efsane boksör Muhammed Ali'nin her gün bir kitap okuması, uzmanlık derecesinde piyano çalabilmesi tesadüfi şeyler değiller.

Bu dallardan herhangi birisinin antrenman düzeni, diğerinden ağır ya da hafif değildir. Yapılmalarında da yapılmamalarında da sınır yoktur. Matematik bilginiz, zekanız olduğu sürece sınırsız sayıda kombinasyon elde edebilirsiniz. Tabii söz konusu dövüşmek, mücadele etmekse... Yahut "mühendislik" gibi başka bir uzmanlık alanı edinirken "belli noktalarınızı açmaksa"... O da bir mücadele, onda da birkaç kez dövüşmeniz gerekir. Ama yok, bu işi sadece gösteriş için yapıyorsanız, zaten bir süre sonra daha fazla devam edemeyeceksiniz. Ruhunuzda bu spor dallarıyla uğraşacak nasip ve istek yoksa o çok özendiğiniz yer altındaki salonlarda daha fazla bulunmanız imkansız. Günün birinde ya burnunuzu kırdırıp vazgeçecek ya da feci bir şekilde nakavt olup "ortamlara" psikolojik olarak veda edeceksiniz. Büyük ihtimalle o ruhunuz zannettiğiniz "nefsiniz" olacak ve onun sizi alıp götürdüğü başka bir maceraya ve mecraya sığınıp, biraz da orada debeleneceksiniz. Orası örneğin bir resim atölyesiyse, "pek önemsediğiniz sevdikleriniz" laciverde boyanacak, oradan da ihraç edileceksiniz.

Bir de mücadele salonlarına matematiksel bir aşkla gelenler vardır. Yani tutkularının içi akıl doludur. Bence onlar doğuştan bellidir. Hiperaktif ya da hırçın bir çocuk olup olmadığınız önemli değildir. Ruhtaki hareketliliktir kastettiğim. Bir yalanın içinde iliklerine kadar uyutulduğunu ve aklı-ruhu sürekli "Ben de bunu yıkmak için bir şeyler yapmalıyım." diye kurcalananlardır onlar. Bir Umut Sarıkaya karikatüründe yurt dışına çıkamayan adamın ayağına yurt dışının gelmesi gibi, bu sporun bağlayıcı unsurları da çocuğumuzun ayağına kadar gelir. Neticede zehri verir. Çocuk kavgacıdır, belki onunla anlaşması zordur, dik başlıdır... Asıl bu özelliklerin onu yer altındaki salonla buluşturduğuna sizi temin ederim.

Kavgacı olmak, mücadele ruhuna sahip olmak, kolay kolay ikna olmamak, dik başlı olmak... Mevcut altkültür kodları bu özelliklere zararlı kalıplar olarak bakar. Hemen üstünü örtmeye çalışır. Halbuki kavgacı olmak, mücadele ettiği mesele uğruna dik başlı olmak, o konuda ikna edilememek çok güzel vasıflardır. Gerekli eğitim verildiği zaman bu özellikler handikap değil avantajdır. Sizin ve sevdikleriniz için hayati bir meseleyi savunduğunuzu, meselenin vatan millet meselesi olduğunu düşünün. Zaten bu iradenin tersini sergileyen, yani zorbalık yapan, haksızlık yapan, bencil çocuklar o salonlarda çok duramazlar demiştik. İlk elden şahidim. Böyleleri salonlara çok gelirler fakat oralarda çok da duramazlar. Ya korkak çakal gibi boyun eğer yıllar boyunca sürecek bir antrenman düzeniyle, salonda hiç konuşmadan çalışmalarına devam ederek bir kurda dönüşürler ya da ortam onlara dar gelir, orada fazla barınamazlar. Bu gerçekten böyledir. Geride kalanlara bakacak olursanız, duygudurum kontrolünü sağlamayı başarabilmiş nice sporcular göreceksiniz. Belki mizaçları birbirlerinden farklıdır ancak büyük çoğunluğunun günlük hayattaki düzenlilikleri, disiplinleri ve hayatı algılayış biçimlerindeki berraklık imrendirecek derecededir. Çünkü bu olayı gerçekten başarabilmiş olan mücadele ehli, duygusal düşünmeyen, çalışmaları uğrunda bedel ödemiş kişilerdir. Aynı kişiler almazlıkla aralarına bir set çekebiliyorlarsa, disiplinlerine güvenerek onlara rahatlıkla başka işler de emanet edebilirsiniz.

*Arapça kökenli bir kelime olan müçtehit: "Bir konuda ayet ve hadislere dayanarak yargıya varan, karar veren din düşünürü" demek. Kaynak: TDK

Oğuz AKINCI