Maradona'ya Eliyle Gol Attırır

Oğuz Akıncı

Anlamlandırmak mı daha önemlidir yoksa sadece yapabilmek mi? İçerisinde ahlak ve olasılık konuları barındıran cevaplar verilebilecek bu soru, bu mektup, belirli bir zihin haritası üzeride yolculuk yapanlara ulaşsın diye giriş olarak kullanıldı. Aynı fikir ve yaşam biçimini benimseyenlerden bahsetmediğimi belirterek, daha önceden tanısı konulmuş bir zehri vücutlardan atmayı hedefliyorum. Anlamlandırır iken yapmaya başlanabilir, yapar iken anlamlandırılabilir.

Bu iki silah insanın kendisi için yaşamasıyla çalışır. İlk etapta, ruhsal ve psikolojik doyum açısından insan “bencil” olmalıdır. Her türlü tüketime kısa bir sürede hatta “anında” ulaşabildiğimiz bir zaman diliminden yazıyorum. Maddi bir doyum için bencil olmak, eylemlerin en düşük zeka gerektiren ve alışılmış bir modeli olsa gerek. Başkaları için yaşamanın ilk şartı öz ruhsal duyuları iyice doldurmaktan geçer. Ruhsal taşma, etkileşim, madde ve mananın birlikte anlaşılması bu temel üzerinden ilerler. Somut bir örnek verelim: Her hafta düzenli olarak halı sahada maç yapan A kişisi, başkalarına gol attırabilmek için önüne gelen gol fırsatlarını değerlendiremiyor. Düzenli olarak takımın maçlarını izlediğim için biliyorum, neredeyse her hafta mağlup oluyorlar. A kişisi bu performansı yüzünden hem kendisine hem de takıma zarar verdiğinin de farkında… Izdırap çarpı iki yani. Halbuki maça çıkmadan evvel kendisine birkaç tane soru sorsa, sorun kalmayacak gibi: “Neden buradayım?”, “Ne yapıyorum?”, “Ne yapmalıyım?”.

A kişisine bazı önerilerde bulunalım: "Karşı takımı yıkmak için oradasın. Karşı takımı yıkamamak için her şeyi yapıyorsun. Şu gelen ortaya belki de rövaşata çekmeyi denemelisin. Böylece gol atmanın hazzı, seni takım şuuruna daha çok bağlayacak. Gol atmanın içinde oluşturacağı istek, ortak amaç uğrunda harekete geçmeni sağlayacak. Bulunduğun mevkinin hakkını vermek de bundan geçer. Böylece ızdırap çarpı iki problemini çözerek, huzur artı iki denklemine kavuşabilirsin."

Maradona, Pele, Totti, Müller, Mesut Özil gibi futbol dünyasının bilindik isimleri bu şekilde kariyerlerinde sürekli ivme yakaladılar ve iyi takımlarda oynayabildiler. Anlamlandırma ve yapabilme üzerinden şunu söyleyebiliriz ki, bu insanlar en iyi yaptıkları işi yapmaya devam ederek anlam yollarını açtılar. Maradona eliyle bile gol attı. Anında müdahale edilseydi meşru bir gol değildi. Tamam. Ama bir düşünsenize, adam dünya kupası final maçında eliyle gol attı ve bunun hazzı futboldan aldığı doyuma, işine sıkı bir şekilde bağlanmasına vesile oldu. Futbol hayatının geri kalanını - kokainman olması dışında - incelerseniz görebilirsiniz. Aynı şekilde Mesut Özil paslarıyla, Cristiano Ronaldo’nun kariyerinde zirve yaptığı zamanlarda attığı gollerin mutfak kısmında bulundu. Tabii ki bu takımda herkes üstüne düşenin en iyisini yaptığı için adı Real Madrid, Ekmek spor değil.

İşte böyle yıldız olunuyor. Yıldızlar, bulundukları mevkideki görevlerini en iyi şekilde yapmanın sebebinin ruhsal doyum olduğunun farkında oldukları için öyle isimlendiriliyorlar. Üzerinde çok çalıştıkları şeyleri maçlarında icra edebildikleri için yıldızlar. Yıldız olmak, en azından kendi iç dünyamızda bir yıldız gibi parıldamak için, o golleri atmaya çalışmamız gerekiyor. Bu aynı zamanda varoluşsal tatmini getirdiği için, belki ışığımızdan başkaları da aydınlanabilir.
Oğuz AKINCI