Faaliyetsizlik ve Enfal 30

Oğuz Akıncı

Evrenden gelen her türlü mesajı değerlendiren ve ona göre adım atan bir savaşçıydı şeytan. Allah'ın özellikle yarattığı bir şeydi sanki. Şey diyorum çünkü tanımlanamıyor. Şey diyoruz çünkü onu tanımladığımız anda sınırlamış oluruz. Dolayısıyla bu kadar kötü kod, yırtmış olurdu kendisini mevzudan. Her şey şeytan olabilir, ya da onun kullandığı bir araç. Şeylerden gelen şeytan. Şeytandan gelen şeyler... Eğer şeytan inanca dahilse insana verebileceği vesveseler de sınırlı değil midir? İnanç sınırlar insanı, belli sınırlar içerisinde belli kötülüklerle muhatapsınızdır. Sınırlar içindeki isyanınız o sınırların dışında da devam ettirilebilir tabii. İsyan günaha, günah nisyana sürükler. Günah hafıza kaybettirendir. Her yeni bilgi, her yaşanılan yeni şey, unutturmaya adaydır. Ve imtihanın kendisi unutup unutmamak üzerine kuruludur. Çünkü dine söz vererek başlanılır. İman noktasında tabii ki... Müslümanlık ve müminlik, muhsinlik, bu üçü farklıdır. Söz verdiyseniz iman etmişsiniz demektir. Kalpten gelen bir söz istemeye istemeye verilemez. Dolayısıyla samimiyetiniz sayesinde, sözünüzü tutamasanız bile tekrar baştan başlama şansınız vardır. Unutmamak için; gözünüz yokluktan ya da aşırı varlıktan kör olsa bile açmaya, görmeye çalışmak, yürümeye devam etmek gerekir. Hepsi tekrardan verilen ya da verilmek üzere olunan sözü hatırlamak içindir. Unutmayın, unutmak büyük günahtır. Günah unutturur...

"Hafıza güçlü bir cezadır." diye bir laf vardı, bunun birazı doğru. Ama beyin acısa bile iç huzur tesis edilemez mi? Mevzu mutluluk filan değil arkadaşlarım... Huzur ve mutluluğun arasında teslimiyet farkı vardır. Huzurlu olan teslim olmuştur, mutlu olan teslim olunmuş. Birisini seçmek zorundasınızdır, huzurlu olun, akışa katılın ya da akışın dışına çıkıp mutlu ya da mutsuz olun. Yani kapısına gelinen ya da başka kapılara giden.

Kabenin örtüsü neden siyah? Hz. Ali yakışıklı bir adam mıydı? Donald Trump hayata nasıl bu kadar odaklanabiliyor? Will Smith ne zaman yaşlanacak?

Hz. Ali yakışıklı bir adamdı. Aynı zamanda muhakkak centilmendi. Yani diyeceğim o ki, incelik sahibi olmak şart.

Bizim varoluşsal problem dediğimiz şey ya düzensiz beslenme filansa? Tiroidlerin düzensiz çalışması? Ha? Dayatılan ve mecbur bırakılan düzende; ne yediğinizi bilmiyorsunuz, ne zaman uyuyacağınıza, ne kadar dinleneceğinize onlar karar veriyor, hangi alanda çalışabileceğiniz ve ne kadar üretebileceğinizin sınırları şimdiden belli. Bu düzene güvenilmez, bu düzende Allah var ama onun yansıması olan kullar yok, yani güvenilir insanlar yok, düzen güvensiz. Nasıl güvenen ve güvenilen olunsun? Nasıl gidilecek kapı ya da kapıya giden kişi olunsun?

Din sınırlar dedik ama, bu düzende de çok özgür değiliz sanki, ne dersiniz?

Şeytanı biz ürettiysek nasıl iyi olabiliriz ki? Ben de mi kötüyüm? Yüzleşmenin acısının adını "yol" koymuşlar. Kuyruk acımız ise tamamen imkansızlıklarımızdan geliyor. Yazarın birinin dediği gibi: "Onun yerinde olsaydım şöyle yapardım demek ikinin yerinde olsaydım ikiyle toplanınca beş ederdim demek gibidir". Yani diyeceğim o ki herkes kendi yolunu çiziyorsa, bu yollar birbirine karışırsa bu yol nereye varacak? İç içe geçmiş, zamandan bağımsız bir gerçeklik var. Her olay gerçeklik açısından tarihsellik taşır. Bu, zıt ile kaimlik ilkesine göre gerçeğe ulaşabileceğimize işarettir. Her gerçeklik kendi içinde yalandır, hapseder. O yüzden yol kurgulamak gerekir, bir de bu yalanın farkında olmak ve farkındalığa rağmen güvenmek ve yola devam etmek... Atıp tuttuktan sonra diyebilirim ki; yolun kendisi yalan gösterir kendisini, aslında yalan da gerçek de kanımızdadır. Hani şöyle deniliyor ya: "Doğrusu, Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.".
Oğuz AKINCI