Alaman Küreş ve Ruhi Atoğlu Buluşuyor

Oğuz Akıncı

Allah afiyet versin Alaman Küreş çok zilletli bir durumdaydı. Bunca yıllık hayatında gerisinde çözemediği tek bir sorun bırakmamıştı. Kaygusuz Abdal bir yana, Küreş Kösem ağabeyimiz bir yana... Hangisi daha kaygısız dersek anlamsız bir soru sormuş oluruz. Yine de sayın okuyucumuz, velinimetimiz, siz üzerinize bu anlamsızlığı alınmayın efendim. İdare edin. Bazen böyle itici olabiliyoruz. Neticede hayatı yansıtıyoruz. Hem soruda anlam aramak cevabı peşinen sorgulamak demektir.

Ustaa! İkircikli konuşiysun ha! Yok yok, aman, haşa. Burada eşi benzeri olmamakta gölgesini bile affetmeyen bir adamdan bahsediyoruz. Çelişki gibi gözüken şeyler onun vücudunda biriktirdiği çapraz niteliklerdir efendim. Başınızı yan çevirin artı olsun.

Alaman nam beyimiz yeni bir sorunla karşı karşıyaydı. Günlerden bugün, aylardan Temmuz idi. Matriksi de makinaya bağladık, hem yaşanıyor, hem yazılıyor. Geçmişte değilsiniz, hiiç, gelecekte de değilsiniz. Sadece sevgidesiniz. Yani her an ihanete uğrayabilirsiniz.

Ona bu lakabı Alamanlar değil, Türkler değil, elinde tuttuğu balık hiç değil, ustası Şahap Kaideciler vermişti. Biz şimdilik küçük sorunu kaydedelim, büyük sorun olan Fıstıkçı Şahap'a da yeri geldikçe değineduracağız.

Yetmiş dokuza tekme atıp sekseni kündeye alan Alaman Beyin bir dişleri olsaydı... Ah bir dişleri olsaydı. Güneşin altında sucuk gibi terlerken, sandal bir sağa bir sola sallanırken, küçük hamsiler suyun beş metre altında talim terbiye görürken Küreş ağabeyimiz de elindeki sinağriti kolaylıkla misinadan sıyırabilirdi. Ah bu dişler... Zamanında ne bomba pimleri çözmüştü onlarla. Şimdi sinağrit babayla uzun uzadıya öpüşmesine sebep oluyorlardı.

Sayın velinimetimiz, yapmayın. Elleri o kadar tutsaydı tabii elleriyle çözerdi misinayı. Böyle bir şey mümkün olsaydı olurdu zaten. Ama o zaman da Alaman Küreş'in doyumsuz maceralarına tanık olamazdınız. Adriyatik'le Çin arasında geçen, Amsterdam'ın kırmızı köprüsünden Alamanya'nın büyük katedrali Dom'a, Bulgaristan oto sanayiilerinden Fıstıkçı Şahap'ın yaşadığı Antep'in Miseri köyüne kadar geçen bir hikaye bu. Yaşandıkça yazılanlar, yazıldıkça... Siz velinimetimizin tanık olacağı olağanüstü haller...

En az sinağrit babayla öpüşmek kadar gerçek. Aşkla tek ilgisi misinayı yutmak üzere olmak...

Alaman Küreş, güneşin altında terliyor. Sandal yan yan kıyıdan uzaklaşırken, Ruhi Atoğlu, üstündeki turuncu takım elbisesiyle kıyıdan bağırıyor: "Alaman Baba! Vakit geldi!"

Münker Nekir hiç olmadıkları kadar hızlı hızlı yazmaya başlıyorlar. Alaman Küreş sinağriti izmarit gibi denize sallıyor. Yaşlıyla öpüşecek kadar şanssız, denize geri dönecek kadar şanslı olan bahtlı balık, suya değer değmez şakır şukur denize karışıp yeniden hayat buluyor. Ruhi Atoğlu kıyıda deniz kızı gibi gözüküyor.

Küreş, nostaljinin yeri olmadığı için kürekleri kenara koyup motoru çalıştırıyor. Hem buruşuk derisinin altındaki oksitlenmiş kemikleri de kürekleri çekmesine müsaade etmiyor. Kıyıya yaklaştıkça Ruhi Atoğlu deniz kızı silüetinden çıkıp önce bayram şekerine, sonra Afyon kavununa, en sonunda kendisine dönüşüyor. Alaman düşünüyor: "Bana kalsaydı ilk üçünden yine bizim Atoğlu'nu tercih ederdim.".

Deniz kızları şekerli kavunları yiyip harakiri yapıyorlar. Sandal, motorun itiş gücüyle kıçını suya daldırıp burnunu havaya kaldırıyor, "vuuzzzzz". Alaman kıyıya yaklaşırken teknede eşek arısı gibi gözüküyor. Atoğlu kıyıda elleri önünde el pençe bağlanmış yaklaşan sandalı bekliyor. İkili birbirine yaklaşırken, "bam!", başka bir tekne patlıyor, sonra diğeri, sonra diğeri, en büyük gemiye kadar bütün yüzen icatlar tek tek patlıyor... Güm! Çarşşşş! Kurşşşşş! Tırşşşş! Bumm! Pummm!. Dummmmm! Ve sessizliğiyle rahatsız eden bir sessizlik tüm sulak ortama hakim oluyor.

Alaman Küreş dümeni kırıyor, ani bir hareketle kıyıya yan yan yaklaşıyor. Ruhi Atoğlu sandala balıklama atlıyor. Ufukta horizon bulutları horon teperken sandal ölü bir kemençe gibi yüzmeye başlıyor. Kalabalıklar yangına doğru ilerlerken Atoğlu Alaman'ın ellerine yapışıyor: "Acele et üstadım, aman, kızı öldürecekler.". Alaman Küreş horizonlara bakarak mırıldanıyor: "Ölüm Allah'ın emri. Yaşamak bizim işimiz. Dua et.".

Sandal ilerlerken çıkardığı köpükler denizdeki küllere karışıyor.
Oğuz AKINCI