Gene mi Japonlar
Eğitim ile ilgili düşünürken, konu zihnimde döndü dolaştı yine Japonlara geldi. Ne var kardeşim dedim, ne var bu Japonlarda? Çok mu zekiler ya da becerikliler ya da çalışkanlar yoksa biz mi bu saydıklarımın tersindeyiz? Yok. O kadar da zeki değiller. Sadece biraz ahlaklılar o kadar! Ahlak tek başına “Ne alaka yaauu!” demeyin. Tek başına demedim zaten. Hadi sistemi de ekleyelim. Unutmadan, kültür de vardı.
Japon eğitim metot ve modellerini kabaca inceledim. Konu hakkında bazı akademik çalışmalara rastladım. Onları da kabaca inceledim. Ama tam tatmin olduğumu söyleyemem. Dil konusu yok mu? Yine takıldık. Önce lafım kendime. Çalışma yapıp bize sunanların ellerine sağlık.
Eğitim sistemleri, dünya üzerinde ortalama sistemlerle birbirine benziyor. Mutlaka içerikte farklılıklar mevcut. Yazımız akademik bir çalışma olmadığı için detaya girmeyeceğim. Belirli bir dönem zorunlu eğitim olması, eğitimin sürekliliği prensibi, öğrenciyi bir üst eğitime hazır hale getirme durumu, bireysel gelişim, öğrenciye dönük eğitim gibi anlayışlar Japon eğitim anlayışının bazılarıdır. Sadece bu etmenleri ele alarak eğitimdeki kalite ve başarıyı net bir şekilde izah etmek zor. Biraz daha zorlayalım bakalım.
Sinirbilimci Sinan Canan, “Konforu bozuldukça insan gelişir.” diyor. Japonlar buna en güzel örneklerden birisidir diyebilirim. Yaşadıkları sosyal ve siyasi olaylar neticesinde millet olarak başardıkları gelişim Sinan Canan’ın bu sözü ile izah edilebilir. II. Dünya savaşı ve Hiroşima olayının etkilerini silmek, küllerinden yeniden doğmak her milletin harcı değildir. Burada Meiji faktörünü de atlamamak lazım. Meiji’nin yaptığı atılımlar önemlidir. Sanayiye yaptığı yatırımlardan fazla eğitime yatırım yaptığına dair bilgiler mevcut. Fakat neticede bu tek başına yapılacak bir iş değil. Bu duruma uyum sağlayanları görmezden gelmeyelim. Sistem de demiştik. Orada da devreye Samuraylar giriyor. Koskoca bir gelenek…
Peki, eğitimdeki farklılıkları nerede? Yukarıda saydıklarımızı ve dahi saymadıklarımız ve dahi sizin bildiklerinizi ve dahi benim bildiklerimi harmanlayalım eğitimin içerisine serpiştirelim. İyi ama biz de savaş gördük neden bizde aynısı olmadı? Dur bakalım ona da sıra gelir. Milletlerle özdeşleşen bazı özellikler vardır. Ne ile özdeşleşmişse, ekseriyet ona göre yaşar, ekseriyet nasıl yaşarsa onunla özdeşir. Bilirsiniz Japonlar sistem, çalışkanlık ve de ahlakları ile ön plandalar. İşte bu saydığımız özelliklerini, yaşadıkları sıkıntılardan sonra da sürdürmeye devam edebilmişler. Zaten baktığınızda bu kültürü temelde veriyorlar. Yani sonradan kazanılması çok zor. Temelde, yani çocukluk döneminde üretmeyi, çalışkanlığı bir işi en doğru biçimde yapmayı ortalama bir Japon benimsiyor. Bu kültür sonraki yaşamda da devam ediyor ve artık çoğunluk bu kültüre sahip olduğu için yanlışa düşmeyi doğrudan kültür engellemiş oluyor. Bu basit bir şey değil ey okuyucu! Ülkemizin herhangi bir şehrinde yolda yürürken yere çöp atsak kaç kişi tepki gösterir? O çöpü atan kişinin zihninde çöpü yere atınca “Acaba tepki alır mıyım?” sorusu dolanıyor mudur? Bunun önemli bir gösterge olduğu kanaatindeyim. Dedik ya, kültür. Köprünün taşıma halatının kopmasından kendini sorumlu tutup canına kıymakla, malzemeyi nereden çalarım düşüncesiyle iş yapıp bundan hiç vicdan azabı duymamak arasında çok fark var.
Temel faktör kültür. Eğip bükmeye gerek yok. Kültürü doğru bir şekilde aktarmak, bunu kod haline getirmek temel mesele. Evet, bir başarı varsa ortada, Japonlar’ın başarısının temelinde kültür vardır. Bu kültürlerini, bizdeki tabirle “namus meselesi” görüp bir sonrakine aktarabilmeleridir. Ağaç ne zaman eğilirdi? Ağaç, yaşken eğilirdi. Halbuki bizde de “yol atası” olacak çok söz var. “Eğ başını, gör işini.” derler, bak şimdi aklıma geldi.
“Biz de savaş gördük, bizde neden olmuyor?” sorusuna dönelim istedim. I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı'nda köylülerin düşman askerini görmeden harekete geçmedikleri, savaşı idrak edemedikleri rivayetleri geliyor aklıma. Vatan elden gidince sanki elindeki erzak işine yarayacakmış gibi erzağını saklayan köylüler. Sonra diyorum kültür, sistem, ahlak… Çok mu sert oldu? Günümüzde hala matematiğin günlük hayatta bize ne faydası olacağını anlatmaya çalışıyoruz. Sizce de bunun düşman askerini görmeden harekete geçmemekle bir ilgisi yok mudur? Evet, kültür böyle bir şey.
Aynı bakış açısının, aynı anlayışın bizi fazlası ile konformist yapması muhtemeldi, nitekim öyle oldu. Kötü bir olay yaşamadan kaç kişi tedbir silahının şarjörünü dolduruyor? Yine çoğunluğun kolay yoldan para kazanıp köşeyi dönme isteği… Yine bir sürü örnek geliyor aklıma. Konu ne ara buraya geldi? Zihnimde olanla kaleme dökülen çok farklı oldu. Japonlar hakkında değindiklerimin çoğunluğu bilinen şeyler. Yeni bir şeyden bahsetmiyorum. Önemli bir ayrıma değinmek istedim.
Millet olabilmek önemli. “Millet olmak” için daha kaç fırın ekmek yiyeceğiz? Verilere göre aslında ekmeği çok tüketiyormuşuz. Tüketmesine tüketiyoruz da o zaman ekmeklerde bir sorun var demek ki... Önce bunu çözelim.
Nuri N. DOKUZOĞLU 11.11.2019 (Proje 99)