Sinek, Pipet, Ekran
Kan çanağına dönmüş hafif şaşı gözleriyle odada dolaşan kan emicileri önüyordu. Bunlar, gündüz göze batmayan sivri cinslerdendi. Sessiz uçuyor ve kondukları yere yumuşak bir şekilde iniş yaparak toplayıcı tabiatlarıyla deri altlarına nüfuz ediyorlardı. İki devre vardı hayatına uzanan; açık, kapalı. Siyah ve beyaz... Ekrana bakmaya başladı. 37 ekrandan akan kareleri sıfıra yakın hareketle takip ediyordu.
Doğanın, insan tarafından en az taciz edilmiş meyvelerini, sebzelerini yerken de, aynılarının neredeyse aslıyla bir benzerliği kalmamış formlarını yerken de aynı soluk ifade hakimdi betinde. Tat alma skalası dilindeki tüylerin en uzunundan daha kısaydı. Ona, aynı diline, hep kabaca ifade etmek gerekiyordu. Hangi minval, hangi yerlerinden onu inceltmeliydi? Bunları biraz olsun düşünmezdi. Çünkü yatağının bazasının ayağına bağlı, anasının hazırladığı şebeke suyuyla az sulandırılmış kayısı kompostosu dolu 2,5 litrelik şişenin kapağından uzanan bir metrelik pipetin ağzına geliş açılarını hesaplamak, o güne kadar edindiği en çok çaba harcamayı gerektiren meseleydi. Açının onu bezdiren yanı, eller serbest modunda pipetin ağızda sabit kalamayışıydı. Hareketsiz kalma konusunda bir koala ile temizinden yarışırdı. Kafasının şeklini birebir öpecek hale gelen kafasına yapışık yastık, TV’ye kısık gözlerle bakacağı bir açıyı yakalayıp sabitleyecek halde bütün vücuduyla beraber kireçlenmişti.
Gözlerini bir an ekrandan aldı ki bütün sinekler, saklandıkları yerlerden yükselerek bir kontra ile yüksek irtifadan ekrana yapışmaya başladılar. Hortumlarını ekrandaki piksellere sondalamalarıyla karanlık odanın tek ışık kaynağı olan bu ekrandan duvara keskin hatları olan figürler, sineklerin üzerinden yansımaya başladı. Figürler pipetten aldığı her yudumda çıkan seslerle beraber raks ediyordu. Kalbinin ritimlerindeki ufaktan başlayan başka bir makamın etkileri, nefesini daha derinlerden alıp pipeti hüpletmesiyle kreşendo hareketine dönüştü. Ritim yükseldikçe ekrandaki yıldızlar arasında yüzen kameranın banda aldığı kareler, kanını taşıyan sineklerin kanatlarındaki kılcal damarlara daha seri çarpıp prizmaya benzer bir etki yarattı. Yansıyan şey, bir başka dünyadan bir başka elementten, ayrı bir tarzda, pipetten çıkan ses dalgalarıyla buluşup, hiç tatmadığı bir kokuya sahip melteme dönüşerek, tenini okşayıp tekrar sıvılaşarak odanın dört bir yanına pıhtılaştı.
Behzat MÂLUMAKA 13.07.2019 (Proje 99)