Damar Damar Üstüne
Neşe, keder, hepsi geçer. Bize kâr kalan nedir bu dünyadan?*
Allah, kuluna kaldıramayacağı yük yükler mi? (Bakara, 2/286)** ayetini delil gösteren İmam Maturidi’ye göre “yüklemeyecektir.” Adalet ve imtihan boyutu da göz önüne alınınca aksini iddia etmek zorlaşıyor. Dağına göre kar yağarsa söyleyeyim, eskiler, bazı ehiller, başa geleni çekerken başlarını sağa sola vurmamışlar ve her gelen kara ahvali nimet bilip ahvalin kodlarını bir şekilde dönüştürüp şükür haline yükseltmişler. Tebessüm etmek de bir şükür halidir. Sadakadır ve aslında dua etmek kadar zordur. Sürekliliği ciddi kalite ister. Dua derken ezberletilen, beynin sadece hafıza bölümünün kullanıldığı ses parçalarını kastetmiyorum.
“Tebessüm etmek neden sadakadır?” diye düşünürken arka plandaki Müslüm Gürses’ten “Tanrı istemezse yaprak düşmezmiş.” diye inleyen, ilahiyat ilimlerinin özeti mahiyetindeki mısraları, önlere koşup kulağıma dalış yapınca farkettim ki insan cinsinin meyli, doğru yönün tayinini genellikle kestirebilmesine rağmen negatif, kara kuru kasvet yönündedir. İştah kabartan nevrotik haller varken, daha sade ve zor görünen şükür haline bürünmek, her yiğidin harcı değildir. Yiğit, ye’se kapılabilir. Ye’se kapılmak, çok çok ötelere sürüklenmeden kendiliğinden -tek başınalıkla- zor fark edilecek bir haldir. Ancak, omuzunun hizasındaki bitişik bir omuzun, sana aksini gösterecek donanım ve samimiyette olması gerekir ki duruşundaki eğriliği farkedip uyarabilsin/düzeltebilesin. Bir başına, çekilmez hallerin esiri çilekeş, bağrı yanık ve dünyanın en büyük dertleri, belaları onun omuzlarında olan, acının her daim en dehşet verici olanını göğüsleyen -aksi ona yakıştırılamaz- çevresindeki nesneleri, şahısları, olayları melankoli zindanına yakışacak yerlerinden tutup koleksiyonuna ekleyen, çevresindeki enerji kaynaklarını, kara delik edasıyla içine çekip verimi süpüren kişi isyan/inkar halini göz bebeklerinde taşır.
Şeytan, “acının bir garip sana özel hali” diye metabolizmana döllediği, zaten bu senin ve senden diyerek suratına dıldırdığı kopyanın kopyası suni hüzünlü maskelerle, tepkimelerle tatlandırıp tattırdığı, aksi anlaşılmayacak kadar nefse hoş hale getirdiği maya ile pürü pak fıtratını tağşiş ediyor. Meze olarak insan evladı, arabesk kültür kodlarıyla zaten geriye kalan boşlukları dolduruyor.
Mutlu muyuz diye kendimize sorarsak, olası iki cevap alırız. Seratonin ve türevi hormonlar, bir ve sıfır gibi var ve yok şeklinde anatomimize hakimdir. Mutlu eden hormonların o anda salgılanıp salgılanmadığının sürekli "mutlu muyum" sorusuyla yoklanması, ekseriyetle salgılanmadığı için memnuniyetsizlikle, doyumsuz bir mutlu olma isteği doğuracaktır. Sigara mutluluğu denen varlık gibi. İçiyorsun, yaşadığın yoksunluk kısa bir süre diniyor.
Sonrasında bu istek artarak, katlanarak bir daha yaktırıyor. O bitince, bir daha... Ne istek azalıyor ne de yaşanan yoksunluk. Alttan kaçırıyor tabiri, caiz. Hoş o kısa süreli mutlu olma hallerini birbirine ulayarak yine mutluluğun resmini çizmeye çalışıyorlar ama mutluluk oyununun bu dünyada yeri mafiş. Ömrün boyunca sürün, mutlu etsin mutsuz şarkılar***
* Anonim, şarkı sözü.
** Allah, bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır.
*** Allame, Yak Gemilerini.
Behzat MÂLUMAKA 08.07.2018 (Proje 99)