Tağşiş Mi? Tağşiş Ne Arar Pazarda!
“M.Ö. 64'te Nero döneminden itibaren Romalılar gümüş sikkelerini o kadar sık tağşiş ettiler ki M.S. 3. yüzyıl sonlarında paralarında neredeyse hiç gümüş kalmadı.”
Vikipedi
Para, üretilebilen bir şey. İmtihanın sırrı da paraya yüklenen anlam olsa gerek. Fakat imtihan da ehlinin anlayacağı türden. Anlamayan zaten paranın sahip olunması gereken bir meta olduğu fikrinden öteye geçemeyecektir.
Para tarih boyunca legal ya da illegal bir şekilde insanların cebini kurcalayan, gerek akrep ile gerekse de rıza-ı gönülle münasebeti olan bir kurumdur. Ve evet insanların bir şekilde değerli gördüğü, üzerinde fikir birliği sağlayarak değer biçtiği bir şeydir.
Eski dönemlerde madenlerin kıymeti üzerinden paralar oluşturulurken zaman içinde bu iş giderek daha karmaşık bir hale bürünmüş ve finansal amaçlarla çeşitli şekillerde kullanımı da giderek yaygınlaşmıştır. Toplumu güdülemiş, ahlak normlarının orasını şurasını dürtmüş, gerektiğinde ezmiş, gerektiğinde de ezilenin diline şarkılar besteletmiştir. 1970’lerin ortasında “Money money” ya da “Para para” şarkıları birer örnektir. Her çıkışın bir inişi olduğu gibi paranın da değer kazanan ve değer kaybeden iki yüzü vardır. Koca İmparator Nero dahi iyisiyle kötüsüyle bu iki yüzden de nasibini almıştır. Evveli de almıştır ahiri de... Neyse ekseni kaydırmayalım.
Konumuz para değil, tağşiş üzerineydi. Tağşiş, değerli madenlerin içerisine daha değersiz olanların katılarak gerçek değerinin düşürülmesi işlemine deniyor. Altın için “ayar” kavramı, içerisine katılan yabancı madenlerin oranını ifade eder. Ayar yükseldikçe altının oranı artmaktadır. (24 ayar en kaliteli olandır.) Osmanlı İmparatorluğu’nda 19. yüzyıla kadar sikke, madeni para olarak kullanılıyordu. Temel para birimini de akçe oluşturuyordu. İlk sikke gümüşten imâl edildiği için buna akçe adı verilmiş. Günlük alışverişte bakır paralar (mangır veya pul) kullanılır; büyük işlerde ve ihracatta altın para kullanılırdı. Devlet, dolaşımdaki sikkeleri toplar, bunların madeni içeriğini azalttıktan sonra yeniden piyasaya sürerdi. Bu bir tağşiş örneğidir. 1580’in akçesinde 0,61 gram olan saf gümüş, Orhan Gazi döneminin ilk akçelerinde 1,04 gramdı. Bu süre zarfında % 40’lık düşüş görülebiliyor. Osmanlı’da tağşişten sonra fiyatlar yükselir devamında satın alma düşerdi. Ardından kaçınılmaz son olan hayat pahalılığı da doğal olarak artardı. Bu tarihlerden öncesine, Doğu Roma İmparatoru II. Konstantin’in zamanına gittiğimizde altın sikkelerin daha büyük ve hacimli olduğu görülürken ileriki yüzyıllarda altının içerisine bakır karıştırılarak hacminin küçültüldüğü ve sonunda da sikkenin değerinin düşürüldüğü bilinmektedir.
Tağşiş bu topraklarda kronikleşmiş. Sadece para için değil etinden sütüne, unundan pekmezine tağşişin her türlüsünü bulabileceğiniz zengin bir coğrafya. Üreticinin kârını arttırmak ve ticari gelir elde etmek amacıyla bir üründe bulunan değerli ham madde kısmen ya da tamamen çıkarılır, yerine daha düşük kalitede bir ham madde kısmen ya da tamamen eklenir. En çok tağşiş yapılan gıdalar da ticari değeri en yüksek olan gıdalardır. Bunlar süt ve süt ürünleri, et ve et ürünleri, zeytinyağı, bal, pekmez, baharatlardır.
Mesela son dönemde pide, lahmacun, börek harçlarında kanatlı eti ya da sakatat tespit edilmesi halinde bunun tağşiş olarak değerlendirilmemesi ve bu ürünlerden numune alınmamasıyla ilgili haberler çıkmıştı. Hal böyle olunca ekmeğin ekmek olmadığını bilenler gündemdeki tağşişin tağşiş olmadığını da bilirler.
Alper A. İLERİGEL