İrlanda Yılanı, Zenci Kaleci, Deccal - Sekizleme 120920
1. DERİN DEVLET VE 155’İ ARAYAN DEDE. Hikaye odur ki Rus, İstanbul’a yaklaşmış. O zamanki “bakanlar kurulu” toplantı halinde ve kara kara düşünmekteler. Gelen büyük tehlikeyi engellemek eldeki imkanlar ve hayaldeki mümkünlere göre imkansız görünmekte. Rivayet odur ki, harem ağası heyetin bu halini görüp diyor: "Şu kafaya taktığınız meseleye bak. Onun kolayı var. Hünkarımız bir iradeyi humayun neşreder; askerimiz gider Rus’u yakalar getirir." Bunun üzerine sadrazam ellerini göğe açıp: "Ya Rabbi bu zencinin aklını bir geceliğine bana ver de rahat bir uyku uyuyayım", der. Pürtaj dedenin inandığı devlet ne kadar derin olabilir ki!
2. ANADOLU KULÜPLERİN KUPA MACERASI. Taşra futbol takımlarının kupa mücadelesinde kurabilecekleri en yüksek strateji “gidilebilecek en son noktaya kadar gitmek”tir. Hele de yurtdışı kupalarda her bir maç kupa finalidir. Gerçek bir finalin hayalini kurabilmek bile hayal edilemeyecek bir zenginlik gerektirir. Taşra taşra oldukça gerçeğin hayali bile mümkün değildir.
3. HADİ DECCAL’İ TANIMLAYALIM. Deccal'in tanımı ne olabilir? Bizim görüşümüz, deccal, klasik silahlarla, usullerle, güç unsurlarıyla şerrinden emin olunamayan, ona karşı galip gelinebileceği düşünülemeyen düşmana işaret ediyor. Bugünkü dünyamızda bunun karşılığı nedir? Küresel sistemdir. Aynı sistemin hemen hemen her ülkede uzantısı, bileşeni pozisyonundaki yöneticilerdir. Bu yöneticilerin kendilerini nasıl tanımladığı hiç önemli değildir. Enteresan olan da bu durumdur. Küresel finans odakları karşısında en kırılgan, en savunmasız pozisyonda olanlar en çok “bağımsızlık” iddiasında olanlardır. Bunlar arasında en sadıkları da ironik biçimde en “efelenme” modunda takılanlarıdır. Bir bölgeyi yönetenlerin küresel finans odaklarıyla kurduğu ilişkiyi anlamak için o bölgenin ithalat ihracatını kimlerle ve kredi ilişkilerini hangi odaklarla kurduklarına bakmak esastır. Kendi megalomanik iddiaları değil. Gaza gelinmemeli, goy goylara kanılmamalı. Dönemsel bağımsızlık görünümü genelde küresel finans gruplarının daha uzun vadeli kârlı operasyonlarının kısa dönemli taktik çekilmelerinde bu bölge bayiilerine kendi sosyopolitik tabanlarında biraz devamlılık kredisi sağlamak içindir. Uzun vadede patronlar sabittir. Unutulmamalı, “kasa her zaman kazanır!” Gidişatı ve akışı hayra çevirmenin yolu yüksek zekaya iman ve akla gelmeyeni yapabilme yeteneğiyle akıp, altkültür ahalisi içinden gerçek ve asil bir bir araya geliş kotarmaktır.
4. ZENCİ KALECİ SORUNSALI. En iyi kaleciler arasında neden siyah ırktan kimse bulmak zor? Bu genetikle mi, kültürle mi ilgilidir? Bu konuda yapılmış bir bilimsel araştırma arıyorum. Bulamazsam yaptırmak lazım.
5. ENFLASYON KALİTENİN, AĞIRLIĞIN, DEĞERİN DÜŞMESİNE DENİYOR. “Tekelli düzende, sokaktaki adamın kültürü reklam kültürüdür ve dili, reklamcının basit düşünmeye mahkûm dilidir. Parazit, çürür ve çürütür. Emperyalist aşamada insan, ilke olarak, yeteneksiz ve beceriksizdir. Hangi kesim hangi uğraş, tekelli düzenin etkisi altına girerse, hızla çürüyor ve kaliteli olan her türlü niteliğini kaybediyor. Tekelli düzen, çürüyen kurum ve insanlar üzerine bir hegemonyadır. Tekel egemenliği, bütün gücünü, çürütebilmekten almaktadır. Sadece kurum ve insanlar değil, kavramlar ve mekanizmalar da çürümektedir.” (Yalçın Küçük)
6. İRLANDA YILANI. İrlanda’da hiç yılan yoktur. İrlanda bir adadır ve etrafındaki soğuk sular yüzünden hiçbir yılan İrlanda’ya hicret edememiştir. Ara sıra devletin hayvanat bahçelerinden, özel mülklerden tabiata kaçan yılan olsa da İrlanda’nın tabiatı yılanların hayat kurmasına müsaade etmemektedir.
7. SEYRETTİĞİN MAÇIN DAYAK YİYENİ SENSİN. Western filmi seyrederken o hikayedeki kızılderilinin kendisi olduğunu fark etmeyecek kadar idrakten nasipsiz olmak kader midir? “Kaderinizi yaptıklarınıza bağladık” kuralından hareketle şu soruyu sormak gerek: Ahalimiz neler neler, ne gibi hatalar yaptı ki başına bu en ağır dayağı yerken bile cennet kokusuyla süslenmiş ziyafette baş misafir olduğunu sanmak vebasıyla kıvranıyor da yine zehirle şifayı birbirinden ayırd edemiyor? Neden günlük akışımızda matematik yok? İki ile iki niyçün dört etmiyor? Daha zor bir soru: İki kere ikinin kaç edeceğine karar verecek bir merci olması gerekiyor mu? Alice Harikalar Diyarı’nda derken oradaki “harika” zıddını ifade eden bir kelimedir. Masalın yazarı bir matematikçidir ve irrasyonel sayıların ilham ettiği bir altkültür olsa nasıl olurduyu yazarken tam olarak Western filmi seyrederken kendinin aslında Kızılderili olduğunu bilmeden kovboyu tutan seyirciyi anlatmıştır. Sadece seyirci olmak yanlıştır. Dua büyük ölçüde eylemdir, iştir, verimdir, üretimdir.
8. OSMANLI YASAĞI. Özellikle Tanzimat dönemiyle yaygınlaşan bir atasözü var: “Osmanlı’da yasak üç gün sürer.”
Ahmet KUBİLAY 2020-09-12 15:57:25