Sorun Vicdan Değil
Emmy Ödülleri'ne layık görülen ilk Türk dizisi "soap opera" türünde çekilen bir dizi oldu. Türkiye’de üretilen dizilerin toplumun yansıması olması bir yana diziyi yapanların da aynı toplumun elit bir kesiminden çıkıyor olması da olayın ilginç bir yönü.
Türk sinemasından bir Tenet, bir Avatar, bir Gladyatör çıkmıyor. Dünyaya satılan Türk dizileri; hüzün içeriyor, entrika içeriyor, ihanet ettiğini düşündüğü için oğlunu öldüren babalar, karısını aldatıp sonra pişman olan adamlar, ultra zengin, seküler bir ailede sonradan dindarlaşan kadınların yaşadığı krizleri içeriyor.
Türkiye’de 6 Şubat 2023’te bir deprem oldu, resmi açıklamalara göre 50.783 kişi hayatını kaybetti. (Hayatını kaybedenlerin sayısı hakkında birçok spekülasyon var. Devlet kaynakları tarafından yapılan açıklamalardan şüphe etmemiz için de çok fazla gerçek sebep var.) Depremden hemen sonra ülkenin kuzeyinden, batısından, güneyinden birçok gönüllü gıda - giyim yardımı yapmak veya yardım çalışmalarına yardım etmek için sahalara koştu. Tırlar deprem bölgelerine girerken çok uzun kuyruklar oluşturdu. Deprem bölgesindeki dram insanların vicdanını yaralıyor, ahali kriz anında elini taşın altına koyuyordu.
Bu konuları açma sebebim depremi konuşmak değil, ahalinin vicdan probleminin olmaması gerçeği. Kriz anında elini taşın altına koyan, kriz anında ayranı kabaran ahalinin vicdan problemi yokken geniş zamanda iki unsurlu, çok katmanlı, biraz akçalı problemlerle karşılaştığı zaman aklını tasarruf moduna almasının depremlere sebep olması çok derin bir problem.
5 yıldır kullandığı telefonun bataryası iyiden iyiye bozulmuş ve şişmiştir onun iyice bozulmasını bekler. Ve bu “iyice bozulsun” süreci şarja taktığı telefonun, evini yakmasına sebep olur. 200 lira verip güvenle kullanmaya devam edeceği telefon, binlerce lirasına sebep olur. Tasarruf modunda takılı kalan akıl evde, sokakta, otobüste, metroda, televizyonda, mecliste, okulda nice yangınlara sebep olup on binlerce insanın canını alıyor.
Ahalinin merhametli olması, sokaktaki köpeğe eziyet etmemesi, komşusuna çorba ikram etmesi, sokakta yere düşen birini kaldırması kafa karıştırıyor işte. Fakat Şampiyonlar Ligi'ne girmek için gereken kondisyon merhametten ibaret değil. Bir kere ülke puanı çok önemli… Oyuncuların disiplini, teknik yeteneği, takım içi senkronizasyon, teknik direktörün talimatına oyuncuların teslimiyeti… Girmeyelim Şampiyonlar Ligi'ne? Şampiyonlar Ligi'ne girecek şekilde hazırlıklı olmazsan amatör kümedeki takıma da kaybediyorsun işte…
Ülkede “Kitap falan okuyor bu.” denilen, “Bunun çok değişik hobileri var.” denilen, “Ya bu deli orada kavga çıkarır şimdi.” denilen tiplerin sayısının artması lazım. Gevşekliğin bir din gibi yaygın olduğu toplumlarda depremler on binlerce değil yüz binlerce insanın canını alır, misafirler ev sahibine zulmeder, din adamları salyangoz pazarlar, kırmızı ışık yeşil; yeşil ışık kırmızı olur.
Ahmet A. KEFENOĞLU