Habil Bu Dinazoru Ne Yapsın?

Ahmet A. Kefenoğlu

Montlarının fermuarını boğazlarına kadar çekip, fakültenin bahçesine çıktılar. Otomottan alınan bir çay ne kadar iyi bir çaysa dışarıdaki hava da o kadar sıcaktı. Kapının kenarına ilişip kantinde yarım bıraktıkları sohbete devam ettiler.

-Her hatanın sebebi kibir mi yalan mı?
-Kibir.
-Hayır, yalan.
-Mesela?
-Market personeli şefe sinirleniyor. Mesaiye geç kaldığında fırça çektiği için. Kabullenemiyor. Ve kendi kendine ben de şef olabilirim, bana böyle fırça çekemez diye düşünüyor. O gün içinde meyve sebze reyonunda tarttığı bütün sebze meyveyi eksik veya fazla tartıyor. İşte burada yalan var. Market çalışanı kendine bir yalan uydurup buna inanıyor. Ve hata geliyor.
-Aslında burada kibir yok mu? Kendini şefle kıyas ediyor. Halbuki şefe o an düzgün bir dille kendini ifade etse, hatasını kabul etse şef sinirlenmeyecekti, fırça çekmeyecekti bu da içinde taşıdığı "ben de şef olabilirim ne var ki" kibrini bir yalanla taçlandırmamış olacaktı.
-Yani o zaman şeytanın hatası kıyas değil kibir duygusu öyle mi?
-Evvet kardeşim. Şimdi kendi hayatlarımızdan örnek verelim mi?
-Yok kalsın hacı. Ben alacağımı aldım. Sizin gibi şahsiyetleri fazla meşgul etmeyeyim.
-Estağfurullah.
-Cidden. Atomu falan parçalayacaksındır, dünyayı kurtaran adam rolü sana biçilmiştir. Meşgul etmeyim.
-Samiii... Sen bilirsin kardeşim.

Ahmet A. KEFENOĞLU 28.11.2017 (Proje 99)