Bu Nice Okumaktır?
Bir insana dair "onu tanıyorum" demek kimi insanlar için aylar sürse de kimisi için birkaç gün, birkaç saat yetebiliyor. Şehir toplumunda yaşamak bir yandan da insan tanımayı mecbur hale getiriyor, hele hedefleriniz kendinizden büyükse. Her işte olduğu gibi bunun da ilmini öğrenemediysek deneye yanıla yani yaşayarak öğreniyoruz. Bir insanı daha fazla tanımak için gösterdiğimiz gayret de kişiden kişiye değişiyor.
İnsanı lisanından, kıyafetinden, ifade tarzından, giyim anlayışından, inancından yani en görünür unsurlarıyla tanımaya Cold Reading demiş gavur. Biz kültürümüzde ise İlm-i Kıyafet diyoruz. Bir de bunun Hot Reading'i var. Bunu direk Türkçeye tercüme edemiyorum fakat şunu söyleyebilirim: ehil kimselerin bir çeşit ilhamla insanı okuyup tanımaları.
İnsan okuyup, tanımada birbirinden farklı ve/veya derinlikli dizi ve filmler yapılıyor son yıllarda. Lie to Me, Mentalist, Sherlock gibi diziler insan okumanın aslında çok kolay olduğunu gösterir şekildeki kurgularla izleyici topluyor. Fakat gündelik hayatta iş sanıldığı kadar kolay olmuyor çünkü her işe yaklaştığımız gibi bir insanı tanımaya da duygularımızla yaklaştığımız için hata ihtimalimiz yüksek oluyor.
Şöyle bir tespit okuduğumu hatırlıyorum: "Bir insanı tanımak istiyorsanız önce zihninizi bütün duygu ve düşüncelerinizden arındırın." Tekrar vurguluyorum her işte olduğu gibi "insan tanıma" işine girişirken de düşüncesiz bir zihin, duygusuz bir beden ile girişmek lazım geliyor. Sevdiğimiz bir insanı tam anlamıyla tanıyamayız. Öfkelenip, nefret ettiğimiz bir insanı da öyle... Kendisi hakkında ön yargı taşıdığımız bir insanı da kolay tanıyamayız. Başkalarıyla kıyas ettiğimiz insanı da tam anlamıyla tanıyamayız.
Her işte olduğu gibi bir insanı tanıma işinde de boş bir zihin hali gerekiyor. "Allah zihin açıklığı versin" duasını çok manidar buluyorum bu noktada. Anlamını henüz tam olarak kavrayamamış olduğum bu duayı her duyduğumda daha bir içten "amin" diyorum. Allah bizlere zihin açıklığı versin.
Ahmet A. KEFENOĞLU 02.12.2017 (Proje 99)